tag:blogger.com,1999:blog-84242770792339530152024-03-19T11:44:37.579+03:00MOTHSDüşünme arzu et sade...Bak böcekler de öyle yapıyorAnonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.comBlogger314125tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-86047365279597357412016-12-06T17:38:00.001+03:002016-12-06T17:49:22.675+03:00Kandırmak, İnanmak ve Çabalamak Üzerine<div class="" data-block="true" data-editor="aa6br" data-offset-key="cqfpk-0-0" style="background-color: white; color: #4b4f56; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; white-space: pre-wrap;">
<div class="_1mf _1mj" data-offset-key="cqfpk-0-0" style="direction: ltr; position: relative;">
<div style="text-align: justify;">
<span data-offset-key="cqfpk-0-0"><b>Ön Bilgi : </b></span>Kişisel olarak; tüm yazacaklarım içerisinde, günlük yaşamımın içerisinde bulunmasından hoşlanmadığım onlarca kavram bulunuyor. Kendimi, ne bir taraf ne de bir tarafın galibiyeti için ter döken birisi olarak görmek istemiyorum. Yaşamımı ve hayatı öğretilmiş her şeyden, yasalardan, kurallardan çok daha kıymetli gördüğümden ırk, ülke, din, yasa, anane gibi birleştirici olduğu söylenen icat edilmiş her kabullenmeyi sorguluyorum. Ancak özgürlük alanımı daraltan, tecavüz eden koşullar oluştuğunda bireysel özgürlüğe atfettiğim değer gereği de söz söylemeden edemiyorum.<br />
<span data-offset-key="cqfpk-0-0"><b>Düşüncem :</b></span><br />
TRT'de klasik müzik konserlerinin yayınlandığı dönemlerde ülke çoğunluğunun yaşam standartları ve hayat kalitesi ile ilgili derdi olduğuna inandırılmaya çalışıyorduk. Klasik müzik ile toplum beklentisi arasında bir bağ oluşturmuyorum elbette. Ancak; dönemin siyasi söylemleri, uygulamaları ve basın-yayın kurumlarında arz edilen içeriği düşündüğümde, toplumun genelinin talebi olmayan ya da üzerinde kafa yormadığı/önemsemediği ideallerin azınlık tarafından çoğunluğa "sessizlik sarmalı" modeli ile dayatılmaya çalışıldığı gibi bir teoriye sahibim. Bu durum, azınlığın bizzat kendisini de kandırması ve sanal bir gerçeklik içinde yıllarını geçirmesine sebep olmuş bu ülkede. <br />
Türkiye'de yaşamını devam ettiren insanların, her ulus gibi "self determination" (kendi kaderini kendisinin belirleme) hakkı bulunuyor. Bu kaderi belirleme aracı ise oy verme işlemi ile gerçekleşiyor. Yakın zamanda Türkiye dışında da çok farklı ülkelerin insanları da bu haklarını kullandılar. Sonuçlar arzu ettiğimiz gibi olamasa da mevcut sistemin gereği olarak bu sonuçlara rıza göstermek sistemin beklentisi oluyor. <br />
Bireylerin her sonuca katlanması dışında, yasaların izin verdiği çerçevede haklarını aramaları, etki alanlarını genişletmeye çalışmaları da mümkün. Yasaların uygulanmadığı ülkelerde ise ya kaderlerine boyun eğerek beklemeleri ya da hayatlarına arzu ettikleri şartlara sahip farklı bir coğrafyada devam etmeleri de alternatif çözümler arasında.<br />
Her neresinden bakarsak bakalım, kabullenemediğimiz koşullar oluştuğunda konfor alanımız değiştirildiğinden ya da yok edildiğinden rahatsızlık duyuyoruz. Bu bazen siyasilerin bazen de apartman yönetiminin bir kararı ile mümkün olabiliyor güncel hayatımızda.İlke sahibi bireylerin savunduğu değerlere saygısı gereği makul ölçülerde haklarını aramaları en normal sonuçtur -<i>eğer hala imkan varsa</i>-.<br />
Beklenmeyen ise; savunduğu ve ilan ettiği değerlere rağmen itiraz ettiği süreci yaratan, etkileyen, doğrudan ya da dolaylı olarak bireysel hak ve özgürlüklerinin engellemesi konusunda teşvik edici olduğu bariz olan taraflarla farkında olarak/olmayarak iş birliği yapılmasıdır. Mevcut siyasal sisteme karşı olduğunu ifade eden bir kişinin, Ağaoğlu Grubunun gerçekleştirdiği bir projede oturması/ev kiralaması da, sisteme destek veren bir kişinin dolarını bugün bozdurmaması da (<a href="http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38179921" target="_blank">gelecekte okunduğunda anlaşılması için bkz.</a>) aynı kefededir. Her ikisi de maalesef sadece lafta talep edendir ve edilgendir.<br />
Kesinlikle mükemmel olmaktan bahsetmiyorum. Makul olmaktan ve en azından ciddi bir hal aldığından değerlerimize sahip çıkma çabasından dem vuruyorum. Sözüm meclisten dışarı:)</div>
</div>
</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-48377470998507380792013-09-13T12:33:00.000+03:002013-09-16T19:10:13.076+03:00Benim muz salyangozu kızım<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzQmFOEP5EtaPjkyg9urJj0v_zAeeS21OZllvCvJQ3Tj4s_sKsSdwUjlQ9U_jHwsdYl6qs2ulTcRn7tDB3w_UVxax8aPSGcHOdG3ICUuvi2JA17u9AZk2hKnFqweVyGTqps3BJ1VaL-PqR/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzQmFOEP5EtaPjkyg9urJj0v_zAeeS21OZllvCvJQ3Tj4s_sKsSdwUjlQ9U_jHwsdYl6qs2ulTcRn7tDB3w_UVxax8aPSGcHOdG3ICUuvi2JA17u9AZk2hKnFqweVyGTqps3BJ1VaL-PqR/s200/images.jpg" width="165" /></a></div>
Bu sabah iş yerine geldikten sonra kendimi bilgisayarımın başında bir salyangoz cinsini araştırırken buldum. O anlara kadar muz salyangozu cinsi hakkında hiç bir fikrim ve bilgim yoktu itiraf etmem gerekirse. Muz salyangozu cinsinin 3 türünden özellikle "Ariolimax californicus (Kaliforniya Muz Salyangozu)" olarak adlandırılan türü ilgimi çekti. Animal Planet kanalı açık bir TV ekranının yerine bilgisayarımın ekranında bu sarı yaratığı gördüğüm ilk an "<i>boşver, uzak dur bu aşırı yapışkan salgı bırakarak dolaşan tuhaf hayvandan</i>" dedim. Ama kendime rağmenliğim tuttu ve okumaya devam ettim.<br />
<br />
Tür, Kaliforniya'da yaşayan ve salyangoz cinsleri arasında özellikle bıraktığı salgıyı kendisini savunmak içinde kullandığı yöntemlerle ayrışan bir canlı. Kendisini ısırmaya çalışan bir başka hayvanın çenesini bıraktığı salgıyla "süper" bir biçimde yapıştırabiliyor örneğin:)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaES_rkVoAHXhRfrGpPFGWxDeUMmuosaGDkgQ3qWLrbvr-TXzumhlq6qVfbstBjm_8Pqr-lhhE9kr2qmhmCau584iZ6VMECZ8uhbs4QgHl90TNkdnZ3ftlE6cxu8uDm84dQBIy8qyro_qf/s1600/images+(2).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="134" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaES_rkVoAHXhRfrGpPFGWxDeUMmuosaGDkgQ3qWLrbvr-TXzumhlq6qVfbstBjm_8Pqr-lhhE9kr2qmhmCau584iZ6VMECZ8uhbs4QgHl90TNkdnZ3ftlE6cxu8uDm84dQBIy8qyro_qf/s320/images+(2).jpg" width="320" /></a>Aslına bakarsanız, zoologların <i>merak etmeyecekleri</i> yönüyle ilgimi çektiğini söyleyebilirim bu salyangozun. Tarantino'nun mutlaka izlediğiniz 1994 yapımı <b><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Pulp_Fiction_(film)" target="_blank">Pulp Fiction</a></b> adlı filminde, Vincent Vega karakteri ile rol alan Jhon Travolta'nın filmin bir bölümünde üzerine giydiği tshirtün önünde de yer alan bir logo konuya dair araştırma yapmama sebep oldu. Muz salyangozu, (<b><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Banana_slug" target="_blank">Banana Slug</a></b>) 1965'de kurulmuş <b><a href="http://www.ucsc.edu/" target="_blank">Kaliforniya Santa Cruz Üniversitesi</a></b> (<b><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/University_of_California,_Santa_Cruz" target="_blank">University of California, Santa Cruz</a></b>) 'nin maskotu ve sembolü. Bir üniversitenin böyle bir hayvanı kurumsal logosuna ve yıllarca kendisini tanımlayacak bir maskota çevirmesi hiç kolay alınmış bir karar gibi gelmedi bana. Zaten bu seçimi yaparken öğrencilerin çoğunluğu itiraz etmiş. Hayvanın bölgeye öz bir tür oluşu dışında diğer tür ve cinslerine göre üstünlükleri bu kararın alınabilmesinde etkili olmuş. O üniversitede okuyan öğrenciler kendilerine "<i>sizler birer sümüklü böceksiniz</i>" dendiğini düşünmüyorlar muhakkak. Güçlü ve farklı yönleriyle muz salyangozu kadar özel oldukları bakış açısıyla okuyorlar.<br />
<br />
Sonra, ülkemizde kullanılan kurumsal (<i>yalnızca üniversiteler değil</i>) arma, logo, maskot ve sembolleri hatırladım. Eğer bir hayvan olacaksa bu çoğunlukla yılan, baykuş, kartal, şahin, aslan, at gibi hayvan ve türlerinden seçilmiş çoğunlukla. Elbette bu farklı coğrafyalarda da görebileceğimiz bir yaklaşım. Yalnızca ülkemize ait bir tutum değil ama bu tutumun tanımlanabilir bir toplumsal psikolojiden ileri geldiğini söylemek hatalı olmaz. (<i>Çıkarımlar için iyi bir ölçek olmasa da bir istatistik vermek isterim. Google'da tırnak içinde yapılan "muz salyangozu" arama sonucu 58 adet -ki hiç biri bu hayvan hakkında size doyurucu bir bilgi sunmuyor-, "aslan" kelimesi arama sonucu ise 32.600.000 adet oldu.</i>)<br />
<br />
Evrimini "<b>minik kuzu</b>"dan, "<b>aslan parçası</b>"na (<i>cinsiyetlere göre değişen söylemlerimiz var</i>) doğru gerçekleştiren Türk insanı, genetik olarak kendisinde var olduğunu düşündüğü yırtıcılık, hoyratlık, delikanlılık, erkek gibilik v.b. kavramları gururla taşır ve anlatır. Kişisel gelişim üzerine yapılmış araştırmalar ve bu konuda geliştirilmiş teoriler ve hatta kanıtlanmış bilgiler genlerimizde var olan(!) hiç bir davranışı bizden uzaklaştırmaz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgK-3HOjQ1IbXtwnDHZ5XKiYcz_FIrw1Sxv67cOCFEJgYZXv0FuZzuyEMMxVDuL_XiUpmup84qGqgmyWyynBF0NE45c-Jv1Tpgjsgtb0MNqr2LunGbxXE_0cTLU3TLiai9ZjNM-BSoSk_kN/s1600/spiral+(1).jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgK-3HOjQ1IbXtwnDHZ5XKiYcz_FIrw1Sxv67cOCFEJgYZXv0FuZzuyEMMxVDuL_XiUpmup84qGqgmyWyynBF0NE45c-Jv1Tpgjsgtb0MNqr2LunGbxXE_0cTLU3TLiai9ZjNM-BSoSk_kN/s320/spiral+(1).jpg" width="226" /></a></div>
Toplumların ve bireylerin genel yaklaşımlarının hangi evrim süreçlerinden geçtiğini de bizlerle paylaşan "<b><a href="http://spiraldynamics.org/" target="_blank">Spiral dinamikler</a></b>" teorisi gözlüğü ile konuya yaklaşmaya çabaladığımda ise şunları söyleyebiliyorum;<br />
<br />
İnsanların gözlemlenebilen olduğundan daha çok gözlemlenemeyen davranışlarının olması, toplumun evrimsel olarak hangi "<b>mem*</b>"de olduğuna dair işaretleri gizleyemez. Toplum içerisinde farklı "mem"de olan bireyler, genel tutumu etkileme gücüne büyük çoğunlukla sahip değiller. Tüm bunlara rağmen evrensel evrim süreci devam eder ve içinde yaşadığımız toplum bireyleri ve yeni nesiller çeşitli etkileyenler yoluyla evrensel evrimin içerisinde konumlanmaya başlarlar. Örneğin; Dünyadaki genel yaklaşımın bireysellik-birey özgürlükleri olduğu bir dönemde, toplumsal-geleneksel değerleri ön planda tutan bir yaklaşımla yaşayan toplumlar olabilir ama o toplum içerisinde genel yaklaşımın etkileri, hatta çıktıları muhakkak görülecektir.<br />
<br />
Çocuk sahibi birey olarak, kızımın "turkuaz mem"(<i>değerler : küresel esneklik, küresel duyarlılık, karşılıklı bağımlılık, küresel bakış açısı, evrensel saygı ve hoşgörü, diyalog, empati, açıklık, değişim ve gelişime açıklık, çok kültürlülük, network</i>) de bulunan bir birey olduğunu hissediyorum. Henüz çok küçük olması, evrim sürecinin daha çok başında olduğu anlamına gelmez. Hatta doğru şartlar oluştuğunda yeni "mem"lere çok daha hızlı adapte olabilecek dinamikleri de biriktirebilecektir. Kendimi daha çok "sarı mem" (<i>değerler : Esneklik, dinamiklik, farklılıklara saygı, hoşgörü, kompleks düşünme, görecelilik, yeniliğe açıklık, değişim ve gelişim, ekolojik denge, sistem duyarlılığı, ikinci dereceden öğrenme</i>) de tanımlıyorum. Yani henüz <b><a href="http://mothandmoth.blogspot.com/2009/04/23-nisan-konuk-yazarmz-bizlerle.html" target="_blank">Hande Betül (kızım)</a></b>'ün bulunduğu noktada değilim. İçinde yaşadığımız toplumun ise hangi "mem"de olduğunu sizin araştırmayı merak edeceğinizi umuyorum.<br />
<br />
Muz salyangozu minik kızımın ve sizin kızlarınız ve oğullarınızın "aslan parçaları" da olarak çok mutlu olacaklarından eminim. Ama yine de "minik kuzu"larımıza muz salyangozunun da özelliklerini anlatmayı unutmayalım. En önemlisi ise, onların bizim çağımızda yaşamalarının değil, bizim onların çağında yaşayabilmemizin kıymetli olduğunu kendimize sürekli hatırlatalım.<br />
<br />
Spiral dinamikler teorisi ile ilgili bu yazıda kullanılan kaynak için <b><a href="http://41fikir.blogspot.com/2009/07/disiplinler-otesi-bir-model-spiral.html" target="_blank">tıklayınız</a></b>.<br />
<br />
*<span style="font-size: x-small;">Modelin temelinde MEM kavramı yatıyor. İlk kez biyolog Richard Dawkins tarafından ortaya atılan kavram, kültürel gelişim ve aktarımın temel birimini ifade ediyor. (kaynak : <a href="http://blog.milliyet.com.tr/spiral-dinamikler/Blog/?BlogNo=6777">http://blog.milliyet.com.tr/spiral-dinamikler/Blog/?BlogNo=6777</a> )</span><br />
<div>
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-54807594530036316832013-09-06T13:17:00.001+03:002013-09-06T13:32:33.465+03:00Gün DoğmadanBakış açısını değiştirmek üzerine bir yazı yazmayı planlıyordum. Bakış açısını değiştirmek üzerine okuduğum çok sayıda kitabı, araştırmayı ve deneyimlerimi düşündüm. Kendimi başarılı bulduğum bir konuda yazı yazmanın zorluğu ile durdum.<br />
<br />
Öncelikle aklıma gelen cümleler şunlar oldu;<br />
<br />
"<i>Tanıdığım tüm insanlar bakış açısını değiştirebilmenin hayatı daha konforlu hale dönüştüreceğini biliyor. İş, bakış açısını değiştirmeye geldiğinde ise çoğu bu çabanın zahmeti karşısında tembel yönünü devreye sokuyor diye hissediyorum.</i>"<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjvw2X7ayTydn1PGstE5wWovX2QgcuRtp9sX914STtaa8iZDLrg9Z-RRdiclRRnDt9vhqOikhkP0n7ZAv1Ib2KHkYqiuIJhL1Rcy6b2mdZD2ARXNbyTazbK10lBeyViP69NMnn28nvNE1V/s1600/Inventive-Street-Art-08.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjjvw2X7ayTydn1PGstE5wWovX2QgcuRtp9sX914STtaa8iZDLrg9Z-RRdiclRRnDt9vhqOikhkP0n7ZAv1Ib2KHkYqiuIJhL1Rcy6b2mdZD2ARXNbyTazbK10lBeyViP69NMnn28nvNE1V/s320/Inventive-Street-Art-08.jpg" width="213" /></a>Bakış açısını değiştirmek üzerine yazmaya başlayacağınız bir yazının bu cümlelerle başlaması önce mantıklı göründü fakat bakış açımı değiştirmem gerektiğine karar verdim ardından. Bakış açımı değiştirebildim mi bilmiyorum ama sonra aşağıdaki gibi yazmaya karar verdim. (<i>Şu an başlıyorum, çünkü daha önce bir yerlere not alarak hazırlık yapmıyorum</i>)<br />
<br />
1995 yılının sonrasında olduğunu yeni farkettiğim bir yılda evde yalnızdım ve elime tv kumandasını alıp kanalları dolaşmaya başladım. Bir film kanalında durmaya karar verdim. Trende sohbet eden bir kız ve oğlan vardı filmde. Sohbet ediyorlardı. Aksiyon olmadığından sıkıcı bir filme denk geldiğimi düşündüm ama yeni başladığını farkettiğim için kanalı değiştirmedim. İki genç insanın sohbeti ilgi çekiciydi açıkcası. Bir sahnede Amerikalı genç adam, Fransız kıza, ertesi gün uçağı olduğunu ancak parası olmadığından Viyana'da 14 saat zaman geçireceğini söyleyerek kendisine eşlik etmesinden mutlu olacağını söyledi. Kız bu teklifi kabul etti ve Viyana sokakları, insanları arasında gün doğana kadar geçen saatler boyunca iki insanın yaşama dair bakış açılarını birbirlerine anlattıkları harika diyaloglar dinledim. Bu diyalogların bir film senaryosu olması yaratıcı ve güzeldi ama durağan bir film izliyordum. Viyana sokaklarında ki sahnelerde iki gencin birbirlerine yakınlaşıp sevişeceklerini düşündüm. Sevişme sahnesi en azından filme biraz hareket katabilirdi. Bu olmayacaksa bile birbirlerine sırılsıklam aşık olacaklar ve adamın evlilik teklifi ile son bulacaktı film. Ama saatler bittiğinde sadece ayrıldılar. -Aşk temasının varlığını kabul ediyorum-;)<br />
<br />
Film bittiğinde kendime şunu sordum. <b>Neden?</b> Yani bir yönetmen ve ya yapımcı neden böyle bir film çekmiş olabilir. Para kazanmak için çalışan bu insanların, daha hareketli sahneler, korku faktörleri, heyecanlandırıcı anlar eklemeleri gerekmiyor muydu filmlerine? Biçim olarak baktığımda gördüğüm şu oldu; tren yolculuğunda tanışan iki insan sohbet ederken birden birlikte inmeye ve sabaha kadar sadece sohbet ederek vakit geçirmeye karar verirler. Amaç, Amerikalı adamın uçak saati gelene kadar oyalanmak. Gerçek şu ki o an aklıma yeni bir soru geldi ve filmin benim için anlamı değişti. <b>Aynı şeyi yapabilir miyim? </b><br />
<b><br /></b>
Yeni tanıştığım birisi bana hadi gel 14 saatini benimle geçir, sohbet edip, eğleniriz deseydi...tren yolculuğumu, ertesi günümü umursamadan "evet" der miydim? <b>der miydiniz?</b> Bu teklifi kadın adama, adam kadına, kadın kadına, erkek erkeğe yapabilir. "Evet" dememize engel olan onlarca zihin oyununu aşıp, kendimize rağmen "evet" diyebilir miyiz? Film bunu dert ediyor muydu bilmiyorum ama yönetmenin kesinlikle bu kadar düz, basit, sakin bir film çekmesinin durumun kendisinin sıradışılığı ile çok ilgisi vardı ve bu ilgi son derece özenle yerleştirilmişti akışa.<br />
<br />
Bakış açımızı değiştirmediğimiz sürece "<b>evet</b>" diyebileceğimiz ve dediğimiz de hayatımızın fırsatı olabilecek ne kadar çok şeyi kaçırdığımızı biliyor muyuz? Bu kadar büyük sonuçlar sunmayacak olsa bile yaşamımızı daha anlamlı kılmak adına biriktirmemiz gereken "deneyimler"den kaçını yaşayamıyoruz. Böyle bakınca filmin kişisel hayatım için çok değerli bir deneyim olduğuna karar verdim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBajeuTEh_zVusshu55R4l1VpbkrDJZyRxSlO3hzQP1E1PvwObqCnjj1xg8H2Cy-jFhThElgrowA4-1Rr7qu891RvZBdLJSGYEVz73muafl-MGyZdpP1ekURiIaV-g8gQmduc0PXpO5v68/s1600/Before-Sunrise-001.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="120" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBajeuTEh_zVusshu55R4l1VpbkrDJZyRxSlO3hzQP1E1PvwObqCnjj1xg8H2Cy-jFhThElgrowA4-1Rr7qu891RvZBdLJSGYEVz73muafl-MGyZdpP1ekURiIaV-g8gQmduc0PXpO5v68/s200/Before-Sunrise-001.jpg" width="200" /></a></div>
Bu filmin adını henüz bugün öğrendim. Yıllar sonra :) Bu bir itiraf, evet. Filmi izlediğimde yaptığım sorgulamanın ardından filmi sinema değeri açısından hiç merak etmedim çünkü. Yıllar sonra bu yazıyı yazmak için "peki o filmin adı neydi" diye sordum kendime. Google'ı açıp arama yaptım. Arama yaparken şu cümleyi yazdım; "<i>trende sohbet ederken trenden inmeye karar veren iki insan</i>"<br />
<br />
Sonuç olarak, filmin adına da, fragmanına da, oyuncularına da ulaştım. Filmin adı : <b><a href="http://www.sinemalar.com/film/1545/gun-dogmadan" target="_blank">Gün Doğmadan</a></b>'dı.<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-58064582999440144492013-09-05T17:29:00.000+03:002013-09-05T17:56:15.579+03:00Seçme şansı bırakmayan marka<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIUcvc03deetFWtHZz30JQGhFHKf8delCIotiQXa34xz0xIyRcKiYom0pinZEll70577pgIVv3nA2Pgtrpv7psE05heiY_z8lJZ9J6Gqe5hyphenhyphen6zreUBkHqwyKmJJUqQCnuay20ROvuByihc/s1600/images+(1).jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="149" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIUcvc03deetFWtHZz30JQGhFHKf8delCIotiQXa34xz0xIyRcKiYom0pinZEll70577pgIVv3nA2Pgtrpv7psE05heiY_z8lJZ9J6Gqe5hyphenhyphen6zreUBkHqwyKmJJUqQCnuay20ROvuByihc/s200/images+(1).jpg" width="200" /></a>Ürün ve/veya hizmetlerin benzerlerinden farklılaşabilmesi, ayırt edilmesini sağlayan "algı"ya marka diyebiliriz. Bu algıyı ses, logo, şekil, harf v.b. unsurlara yüklemekle yetinmek markanın gerçek anlamını zayıflatan bir argüman gibi geliyor kulağa. Markalaşma sürecinin sonunda, satışa sunulan ürün/hizmet tanımlanabilir ve farkedilebilir bir ayrıcılığa sahip olur. Müşteriye seçme şansı bırakmayacak hale gelmek ise her markanın rüyası...<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBWS7zQnNZsmyp9GN_orQ8Q1UgWjkSGnq-GvlTNO2cbvxQhugGn-nR8b8uQuNcfeDzyiNhghVI58-PXRJew15aX5iSPz1baRs25ux-LvHNPQb8V9ZdwXxbkYOpuwp8m_8Ox-sPiwUx1KlD/s1600/agent-provocateur_58951_m.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBWS7zQnNZsmyp9GN_orQ8Q1UgWjkSGnq-GvlTNO2cbvxQhugGn-nR8b8uQuNcfeDzyiNhghVI58-PXRJew15aX5iSPz1baRs25ux-LvHNPQb8V9ZdwXxbkYOpuwp8m_8Ox-sPiwUx1KlD/s320/agent-provocateur_58951_m.jpg" width="320" /></a>1994' de kurulan Agent Provocateur markasının da elde ettiği başarıyı "seçme şansı bırakmayan marka" noktasında görebiliriz. 2013 sonbahar-kış koleksiyonu tanıtım filmi ile bir kez daha kendini bizlere hatırlatan Agent Provocateur, Kylie Minoque'un 2002 yılında oynadığı ya da "<a href="http://www.izlesene.com/video/love-me-tender/4373593#" target="_blank"><b>Love me tender</b></a>" ismiyle 2011 yılında sevgililer günü için Greg Williams imzalı çekilen reklam filmi ile de etkileyici çıkışlara imza atmıştı. Elbette bu iki örnek dışında da çok sayıda başarılı kampanyayla birlikte...<br />
<br />
Özellikle tanınmış modeller, yönetmenler, sanatçılar ya da oyuncularla birlikte hareket etmeyi seven marka, başarılı prodüksiyon şirketleri ve ajanslarla çalışarak işini şansa bırakmadığını da kanıtlıyor daima. <br />
<br />
Tüm bu başarı hikayesinin arkasında belli başlı isimler yazılabilirse de ben aşağıdaki listeyi vermeyi tercih ediyorum.<br />
<br />
<ul>
<li>Kaliteli ürün/servis</li>
<li>Etkileyici tasarım</li>
<li>Yetenekli ekip</li>
<li>Cezbedici ambalaj/sunum/gösterim/mağaza</li>
<li>Güçlü tedarikçilerle çalışma</li>
<li>Başarılı kurumsallaşma</li>
<li>Marka yüzü/ünlü kullanımı</li>
<li>Vizyon/Uluslararasıl lansman</li>
<li>Sürdürülebilir iletişim</li>
</ul>
<div>
Markanın mimarlarından <b><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Kim_Winser" target="_blank">Kim Winser</a></b>'ın, başarının sırrı olarak dillendirdiği bu maddeler, aynı zamanda marka yaratma çabasına sahip tüm işletmeler için de bir yol haritası niteliğinde.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjeDBYQX110JMeY4bzmmYGAZYYD0DC0i2QQH0kVPaLEYef3ijZdwPhyDqY3FcOapC1BWWTDJOhKGfR4VM1hUZr1OvqZShXHUpVaibqoZBiF4oP99AfhdOH5eXsd1m-waHo8YY77JB9zHAQq/s1600/irina-shayk-for-lagent-by-agent-provocateur-ad-campaign-film-autumn-winter-20131.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjeDBYQX110JMeY4bzmmYGAZYYD0DC0i2QQH0kVPaLEYef3ijZdwPhyDqY3FcOapC1BWWTDJOhKGfR4VM1hUZr1OvqZShXHUpVaibqoZBiF4oP99AfhdOH5eXsd1m-waHo8YY77JB9zHAQq/s320/irina-shayk-for-lagent-by-agent-provocateur-ad-campaign-film-autumn-winter-20131.jpg" width="320" /></a>Yeni reklam filmi, ilgi çekici senaryosu ve görüntüleri dışında, Penelope Cruz'un ilk yönetmenlik deneyimi olması açısında da merak uyandırıcı. Cruz, senaryosunu da yazdığı film de kendisi gibi ünlülerle çalışma fırsatının yanında diğer oyuncuların tamamını da bizzat kendisi seçmiş. Bir notta şu; kardeşi Monica'yı da hamile olarak bir karede görebileceksiniz. </div>
<div>
Künye şu şekilde;</div>
<br />
<div>
Senaryo : Penelope Cruz</div>
<div>
<div>
Yönetmen : Penelope Cruz</div>
<div>
Sanat Yönetmeni : Sonia Aranzabal</div>
<div>
Müzik : Optimist</div>
<div>
Prodüksyon : .<a href="http://www.twentyfour-seven.tv/" target="_blank"><b>Twentyfourseven</b></a>, İspanya</div>
</div>
<div>
Oyuncular : Miguel Angel Silvestre, Irina Shayk ve Javier Bardem, Mónica Cruz</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Zevkle izleyin..</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<object align="middle" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=9,0,45,0" height="400" id="izlesene_embedpopup_player" nbsp="" width="600"><param name="allowScriptAccess" value="always" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><param name="movie" value="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf" /><param name="quality" value="best" /><param name="bgcolor" value="#000000" /><param name="flashvars" value="videoid=7050354&playername=izlesene_embed&playermode=embed&showinfo=1&showrel=1&autoplay=0&autohide=1&loop=0&showlogo=1" /><param name="wmode" value="transparent" /><param name="scale" value="noscale" /><param name="salign" value="tl" /><embed src="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf" flashvars="videoid=7050354&playername=izlesene_embed&playermode=embed&showinfo=1&showrel=1&autoplay=0&autohide=1&loop=0&showlogo=1" wmode="transparent" bgcolor="#000000" allowscriptaccess ="always" name="izlesene_embedpopup_player" allowfullscreen="true" scale="noScale" quality="best" salign="tl" width="600" height="400" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0İstanbul, Türkiye41.00527 28.97695999999996340.621820500000005 28.331512999999962 41.3887195 29.622406999999964tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-58539067137658833642013-08-27T14:17:00.000+03:002013-08-27T14:29:09.820+03:00Distopya'ya doğru sürüklenirken...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUv4mdLXmZgsZz-iBKc2MYqXiespTazGJaTW-vdLSe5-weIJC2RkueiJh0T_ZDFRvbEkMtFdMYlt-ucpe580ukmNrwxI2FMhowGc4ThWS_trT3Mou0ZJlzNnN1bZXmbSuXJmSTxfm201sR/s1600/1984-film.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUv4mdLXmZgsZz-iBKc2MYqXiespTazGJaTW-vdLSe5-weIJC2RkueiJh0T_ZDFRvbEkMtFdMYlt-ucpe580ukmNrwxI2FMhowGc4ThWS_trT3Mou0ZJlzNnN1bZXmbSuXJmSTxfm201sR/s1600/1984-film.jpg" /></a></div>
George Orwell'ın <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Bin_Dokuz_Y%C3%BCz_Seksen_D%C3%B6rt" target="_blank">1984</a> adlı kitabını çok sayıda insanın okuduğunu düşünüyorum. En azından filmini izlemiş olduğunuzu varsayıyorum. 1984, totaliter bir imparatorluğu ve abartılmış görünse de insanlığın bir dönem ulaşabileceği istenmeyecek "son"u anlatır. Detaylıca günümüz devletlerinin yapılanmalarını, planlarını, iletişim tonlarını, toplumların yaşadığı buhranları ve sorunları gözlemlediğimizde imkansız gibi görünmeyen bir "öngörü" oluverir 1984. <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Alegori" target="_blank">Alegorik</a> ve <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Distopya" target="_blank">distopik</a> türün başarılı bir örneği olarak 1984,1947-1948 yılları arasında yazılmış bir eser olarak "<i>Big Brother (Büyük Birader)</i>" ve "<i>düşünce polisi</i>" gibi günümüz dünyasını tanımlarken de kullandığımız önemli kavramları bize kazandırmıştır.<br />
<br />
Toplum tasarımı kavramı ise, binlerce yıldır dinlerin, filozofların, bilim adamlarının, devlet yöneticilerinin ya da düşünce önderlerinin üzerinde çalıştığı bir konu. Distopya, bu tasarımlar içerisinde en kötümser senaryoyu, yani totaliter ve baskıcı bir dünya devleti fikrini öne süren olumsuz bir kavram. Bir diğer anlatımla, olumsuz ütopya.<br />
<br />
Ütopya ise, ideal toplum tasarımı adına erişilmezi tasarlar. Yunanca "<i>yok/olmayan</i>" anlamına gelen <b>ou</b>, "<i>mükemmel olan</i>" anlamındaki<b> eu</b> ve "<i>yer/toprak/ülke</i>" anlamındaki<b> topos</b> sözcüklerinden türemiş bir kelime Ütopya (<i>Utopia</i>) (<b><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%9Ctopya" target="_blank">kaynak</a></b>). Bu kavramla belirtilen anlamda ilk kez üniversite yıllarımda okuduğum Thomas More'un Utopia adlı eseri ile tanıştım. More, herkesin devlet için çalıştığı ve mülkiyet hakkı bulunmayan toplumun, mübadele ile yaşamını idame ettirdiği bir senaryoyu ön görür.<span style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.1875px;"> </span> Bu kitabın içeriğinden daha çok, More'un devlet adamı, hukukçu ve humanist bir kişi olmasının yanında aynı zamanda idealist bir bilim adamı olarak yazdığı eseri deneysel bir saha da uygulama çabasının varlığı etkileyicidir.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRPTrXAiIBrCv6DvkksjgRgT7aHVyNWAIKn0DE59NkfL1G3BClBDNcqPbWoNMgH4UlAOB3mHGXgUMxwN3EOGT7rSMzNoB4PJgnklAOEzNKFygFdOEpsHOH1oqorYxpGuiKnNDO9bzMC8PL/s1600/tumblr_lmhcu12UWY1qhiq4uo1_400.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRPTrXAiIBrCv6DvkksjgRgT7aHVyNWAIKn0DE59NkfL1G3BClBDNcqPbWoNMgH4UlAOB3mHGXgUMxwN3EOGT7rSMzNoB4PJgnklAOEzNKFygFdOEpsHOH1oqorYxpGuiKnNDO9bzMC8PL/s200/tumblr_lmhcu12UWY1qhiq4uo1_400.png" width="160" /></a>Bu yazıyı yazmama sebep olan ise benzer bir çabayı More'dan çok yıllar sonra ortaya koyan <b><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Jacque_Fresco" target="_blank">Jacque Fresco</a></b> adı. Fresco, 1916 doğumlu. 97 yaşında genç bir adam olarak, hala insanlığın daha sürdürülebilir bir yaşam kalitesine nasıl kavuşabileceği konusunda çalışmalara devam ediyor. Mucit, yazar, toplum mühendisi, endüstriyel tasarımcı gibi ünvanlardan daha çok Venüs Projesi'nin yaratıcısı olarak anılmayı kendisi de daha çok tercih ediyordur muhakkak.<br />
<br />
Fresco, portre sanatçısı Roxxanne Meadows ile birlikte 1970 yılında, Florida'da 85.000 metrekarelik bir alanda, ön gördüğü toplum fikri için geliştirilen şehir tasarımlarını modelliyor ve sergiliyor. 1984 kitabının distopik senaryosu ve günümüz dünyasının şartlarının bu senaryoya kazandırdığı inandırıcılık tam beni korkutmaya başlamışken keşfettiğim bu bakış açısı umutlanmama sebep oluyor. Proje'nin amacı olarak web sitesinde aktarılan metnin içinden bir bölümü bu noktada paylaşmak isterim.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaihhrH7iYJYtkBbHmQRBcefiv8WmZP5D3xN8xJGLhLLP42qJiSR7-W5fMi8pIJ0DbJK1xxJBjHRbpExx7-nK-QaVamdNgZKxwHp0iLLkggwNOqF8JqAPAdW5xgeoQVftdHL98U3S07n6_/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="161" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaihhrH7iYJYtkBbHmQRBcefiv8WmZP5D3xN8xJGLhLLP42qJiSR7-W5fMi8pIJ0DbJK1xxJBjHRbpExx7-nK-QaVamdNgZKxwHp0iLLkggwNOqF8JqAPAdW5xgeoQVftdHL98U3S07n6_/s320/images.jpg" width="320" /></a>"<span style="background-color: white; color: #555555; font-family: Helvetica, Arial, FreeSans, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 20.390625px;"><b><i>Venüs projesinin planları, herkes için yeni bir barış ve sürdürülebilirlik çağına doğru yönlendirilmiş, bilimsel imkanlara dayanan daha geniş spektrumlu seçimleri topluma sunar. Kaynak-bazlı ekonominin uygulanışıyla ve birden çok yenilikçi ve çevre dostu teknolojilerin doğrudan sosyal sisteme uygulanışıyla, Venüs projesi tasarıları, suç oranlarını, yoksulluğu, açlığı, evsizliği ve günümüz dünyasında yaygın olan diğer bir çok baskın problemleri, dramatik bir şekilde düşürecektir.</i>"</b></span><br />
<br />
Proje'yi (organizasyonu da denebilir) en iyi Fresco anlatabilir diye düşündüm ve aşağıdaki videoyu ekledim. Seyrettikten sonra daha uzun ve farklı versiyonlarını da araştırmanızı tavsiye ederim. (<b><a href="http://www.bbc.co.uk/news/technology-23799590" target="_blank">örneğin</a></b>)<br />
<br />
<object align="middle" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=9,0,45,0" height="400" id="izlesene_embedpopup_player" nbsp="" width="600"><param name="allowScriptAccess" value="always" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><param name="movie" value="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf" /><param name="quality" value="best" /><param name="bgcolor" value="#000000" /><param name="flashvars" value="videoid=7041152&playername=izlesene_embed&playermode=embed&showinfo=1&showrel=0&autoplay=0&autohide=0&loop=0&showlogo=1" /><param name="wmode" value="transparent" /><param name="scale" value="noscale" /><param name="salign" value="tl" /><embed src="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf" flashvars="videoid=7041152&playername=izlesene_embed&playermode=embed&showinfo=1&showrel=0&autoplay=0&autohide=0&loop=0&showlogo=1" wmode="transparent" bgcolor="#000000" allowscriptaccess ="always" name="izlesene_embedpopup_player" allowfullscreen="true" scale="noScale" quality="best" salign="tl" width="600" height="400" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object><br />
<br />
Venüs Projesi'nin web sitesini incelemek için <b><a href="http://www.thevenusproject.com/" target="_blank">tıklayınız</a></b>.<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0İstanbul, Türkiye41.00527 28.97695999999996340.621820500000005 28.331512999999962 41.3887195 29.622406999999964tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-63019276654735607812013-08-19T17:56:00.002+03:002013-08-19T17:58:05.915+03:00Yorumlarınızı beklediğim bir soru<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQRQYUzCtaeUJwrLElMvkAwrkW7rf7cj0pipn3hEwMrEKww-faUMoskYPqUrZ1YYDoDtDNC6vHCPWfPaqquEostM6-eVTnv5P2l5Fm5Kxz60PLF4-WiqHRSNAEsCHYRdni308UuRUCK2I-/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="239" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQRQYUzCtaeUJwrLElMvkAwrkW7rf7cj0pipn3hEwMrEKww-faUMoskYPqUrZ1YYDoDtDNC6vHCPWfPaqquEostM6-eVTnv5P2l5Fm5Kxz60PLF4-WiqHRSNAEsCHYRdni308UuRUCK2I-/s320/images.jpg" width="320" /></a>Bu gün ofisin terasında sohbet ederken aklımıza geliveren bir şey oldu. Aslında basit bir soru. Şöyle ki;<br />
<br />
<b>Büyük ya da küçük tüm reklam verenler, dünyanın her yerinde 1 yıl süre ile pazarlama iletişimi faaliyetlerini durdururlarsa ne olur? </b><br />
<br />
Elbette offline-online, yazılı-görsel v.b. tüm kullanımlarla birlikte eventler, mağaza içi uygulamalar v.b. işler de dahil. Yani "<u>sıfır</u>" harcama olması durumu tamamen.<br />
<br />
National Geographic<b> </b>kanalında izleyeceğiniz bir belgesel olabilirdi bu konu. Daha önce "bir anda tüm insanlar yok olsa ne olurdu" gibi bir versiyon izlemiştik.<br />
<br />
Reklam ve pazarlama faaliyetlerine bağlı çalışan medya ve reklam sektörünün hemen etkileneceği kesin bu durumdan. Ancak üzerine düşündükçe işin sadece sektörel bir çöküntüye sebep olmayacağını anlıyorsunuz. Durumun etkileri konusunda onlarca başlık sıralamaya başlıyor insan.<br />
<br />
Bizim konuştuklarımızı burada yazmamaya karar verdim. Yönlendirmiş olmak ya da engellemiş olmak istemediğimden.<br />
<br />
Eğer zaman ayırmış ve düşünmüşseniz bu yazının altına <b><u>yorum olarak iletmenizi rica ederim</u></b>.<br />
<br />
Şimdiden teşekkür ederim.Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-39448480544675156102013-08-12T15:10:00.002+03:002013-08-12T17:15:09.926+03:00Juan Carlos Aduviri<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="360" src="http://www.sinemalar.com/embedplayer/3028165" width="640"></iframe><a href="http://www.sinemalar.com/fragman/121055/yagmuru-bile/0" target="_blank" title="Even The Rain Fragman">Even The Rain Fragman</a> | <a href="http://www.sinemalar.com/" target="_blank" title="sinemalar.com">sinemalar.com</a><br />
<br />
Bayram tatilinde İstanbul'da olarak, şehrin gerçekten yaşanabilir haliyle baş başa kalanlardanım. Evde ise yapılacak en güzel meşguliyet, film izlemek. Bir dostun tavsiyesi ise seyrettiğim filmin orjinal adı "Even the Rain". Türkçeye "<b><a href="http://www.sinemalar.com/film/121055/yagmuru-bile" target="_blank">Yağmuru bile</a></b>" olarak çevrilmiş.<br />
<br />
2010 yılı Fransız, İspanyol ve Meksika ortak yapımı film, medeniyetler yatağı <b><a href="http://www.gezimanya.com/GeziNotlari/medeniyetler-yatagi-bolivya" target="_blank">Bolivya</a></b>'da çekilmiş. Film, 2000 yılında bahçelerin şehri diye de anılan Cochabamba'da, su kaynaklarını özelleştirilmesi ve bu süreçte meydana gelen fiyat artışları ile birlikte yerel halkın su sıkıntısının yanında ekonomik olarak yaşadığı dar boğazı ve ortaya çıkan isyanı konu alıyor. Bu isyana tarihte ilk "Su Savaşları" da deniyor. Halkın taleplerinin kabulüyle son bulan bu iç isyanı, 500 yıl önce yaşanan ve Kristof Kolomb'un yerli halka uyguladığı acımasız politikaların etrafında dolaşan bir filmin çekim telaşı arasında izleyebiliyorsunuz. Temel insan hakları mücadelesi olarak görülmesi gereken Kristof Kolomb'un yerli halka karşı yaptırımları ile 20. Yüzyıl'da yaşadığımız sorunlar son derece iç içe ve kıyas edilebilir bir halde sunulmuş.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMFDpsFfXITdJT6SecreReqwFmqJFA9wpemSn_ftBXI8cQV5FLi-e41aS9DS6Cs6JVGZuxRQqntry1x97nQ9rOzOZrvQdX5xMNNTASJjQiX2MxWjLDlGxrmqpA5vY8yncIsKjHBEAHYIMk/s1600/juan_carlos_aduviri.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMFDpsFfXITdJT6SecreReqwFmqJFA9wpemSn_ftBXI8cQV5FLi-e41aS9DS6Cs6JVGZuxRQqntry1x97nQ9rOzOZrvQdX5xMNNTASJjQiX2MxWjLDlGxrmqpA5vY8yncIsKjHBEAHYIMk/s200/juan_carlos_aduviri.jpg" width="148" /></a>Filmde isyanın baş aktörlerinden ve aynı zamanda çekilmeye çalışılan film içindeki filmin de önemli oyuncularından birisi olan Daniel karakteri, etkileyici bulduğum oyunculuğu ile bu yazıyı yazmama vesile oldu. Gerçek adı <b><a href="http://www.imdb.com/name/nm3670008/" target="_blank">Juan Carlos Aduviri</a> </b>(<b><a href="http://www.bbc.co.uk/news/world-latin-america-12276026" target="_blank">ek</a></b>) olan oyuncunun üstlendiği iki farklı karakteri benzer bir ruh hali ile son derece etkileyici oynadığını ilk sahnelerde gözlemleyebildim. Aduviri, Bolivya'nın El Alto bölgesinde yaşayan yerli halktan birisi aslında. Kardeşi 8 yaşında ilk sinema filmi Rambo'ya götürdüğünde hangi mesleği yapacağına karar vermiş. 2006 yılına kadar sinema okulu bulunmayan El Alto'da aktör olmak için ciddi bir mücadele vermiş. Eğitimli ama tecrübesiz bir oyuncu olan Aduviri'nin halkının alkol, uyuşturucu, evsizlik ve çetelerle mücadele içinde olan fakirliğine de bir rol model olma sorumluluğunu üstlenmiş. Kişisel hayat mücadelesi ile olgunlaşan bir oyunculuğu filmde izlemek mümkün. Aduviri, rol yapmadığını, yaşadığı hayatın bir yansımasını izleyiciye sunduğunu apaçık belli ediyor. Bu da farkedilebilir derece de gözlemleniyor.<br />
<br />
Bir filmde bile hiç tanımadığınız bir oyuncu, ne kadar profesyonel ve deneyimli olurlarsa olsunlar diğer bütün oyunculardan "<i>en derinden arzulamış olmak</i>" lüksüyle ayrışabiliyor. Kişisel deneyimlerim sonucunda gözlemim ise bunun yalnızca sahnelerde geçerli olmadığı yönünde. Hemen hemen her iş kolunda <u>sürdürülebilir ve çok etkileyici</u> bir başarı varsa arkasında daima "<b>şiddetli arzu</b>"nun olduğuna inanıyorum. Arzu, tutkudan daha farklı olarak, sabırlı, istikrarlı ve odaklı olarak çalışmayı anlatıyor bana.<br />
<br />
Etrafınıza şöyle bir bakın ve o arzuyu hissettiğiniz insanları görün. <b>Hikayesini merak etmeyi unutmayın! </b><br />
Ben öyle yapıyorum.<br />
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0İstanbul, Türkiye41.00527 28.97695999999996340.621820500000005 28.331512999999962 41.3887195 29.622406999999964tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-69746793704635169362013-08-02T11:14:00.001+03:002013-08-12T17:08:15.583+03:00Ankara'da 3 yılBugün çalıştığım kurum <b><a href="http://www.noktamedya.com/" target="_blank">Nokta</a></b>' nın Ankara ofisinde son mesai günüm. Profesyonel olarak Ankara'da geçirdiğim 3 yıl içerisinde neredeyse her hafta İstanbul'a giderek müşterilerimizle bir araya geldim ve Ankara'da konumlanmanın yaratabileceği dezavantajlara rağmen müşterilerimize bu dezavantajın ortaya çıkartabileceği hiç bir olumsuzluğu hissettirmemeye gayret ettim. Nokta' nın bu konuda var olan becerisini kişisel olarak pekiştirdiğime inanıyorum.<br />
<br />
İstanbul merkezli bir sektör içerisinde Ankara'dan işleri yürütmenin "<b>önemli deneyimler</b>" anlamına geldiğini biliyorum. Ankara'nın bana öğrettiklerini biraz düşünmeye çalıştım ve şunlar aklıma geldi;<br />
<br />
<ul>
<li>İşiniz için <u>ihtiyacınız olmayan bilgi</u>den/iletişimden uzak kalıyorsunuz. Bu zorunlu koşul, işinize daha çok konsantre olmanıza imkan sağlıyor.</li>
<li>Şirket içi organizasyonun verimliliğine zaman ayırabiliyorsunuz ve bu organizasyonun performansını diğer şirket organizasyonları ile<u> kıyas edebilir</u> halde oluyorsunuz.</li>
<li>İş geliştirme, planlama, strateji ve vizyon-misyon oluşturma gibi işlere daha <u>kaliteli zaman </u>ayırabiliyorsunuz. Çalışanların belirlenen stratejiye bağlılığını artırabilmek için gerekli ortamı yaratabiliyorsunuz.</li>
<li>Kısmen kişisel rekabetten uzak bir ortamda, egonuzdan uzaklaşarak, kendinizi geliştirmeniz gereken alanları tespit edebiliyor ve bu gelişme alanları için<u> kişisel planlama </u>yapabiliyorsunuz.</li>
<li>Zihninizi İstanbul'un sosyal-ekonomik şartlarının oluşturduğu olumsuz psikolojiden koruyabiliyorsunuz. Gelecekte atacağınız kişisel ve kurumsal adımlar konusunda dış etkenleri azaltarak <u>düşünme fırsatı</u>nız oluyor.</li>
<li>Pazara olan mesafenin olumlu bir <u>algı</u>ya nasıl dönüştürülebileceğini öğreniyorsunuz.</li>
<li>Müşterilerinizle bir araya gelişiniz için<u> iyi hazırlanabiliyor ve birlikte olduğunuz zamanı en verimli şekilde kullanabiliyorsunuz</u>. Çünkü kısıtlı bir zamanınız ve almanız gereken sonuçlarınız var.</li>
<li>Sektöre uzaktan bakabiliyor ve hangi konularda avantajlı olunabileceği/fark yaratılabileceği hakkında <u>gözlem yapabilme</u> yeteneğiniz oluşuyor.</li>
<li>Kişisel kariyeriniz için ihtiyaç duyduğunuz tüm <u>bilgi ve becerinin kalıcı hale gelme ihtimali</u>ni artırıyorsunuz. Bu doğuştan gelen yetenekleriniz dahil her anlamda gelişmenizi mümkün kılıyor.</li>
<li>Profesyonel bir iş hayatı için bana sorarsanız öğrenilmesi gereken en önemli şeylerden birisi olan <u><b>minimum kişisel tatmine rağmen maksimum verimle işinizi yapabilmek</b></u> adına motivasyon oluşturabilmeyi öğreniyorsunuz.</li>
</ul>
<div>
Hızlıca aklıma gelen bu maddeler dışında da çok sayıda olumlu sonuç çıkartabileceğimi biliyorum. Elbette ki hepsi kişisel deneyimlerimle, kendimin çıkarımlarından ibaret. Bu olumlu sonuçların Ankara'da olmaktan daha çok işe nasıl baktığınızla ilgili olduğu da açık. <u>Ankara koşullarında elde edilebilmesi daha kolay olan bu sonuçların hangi şehirde olursanız olun alınabilmesinin/yaşanabilmesinin mümkün olduğunu bilmem ise en değerli çıktı olarak cebime koyduğum bir kıymet</u>. Bu, sistem kurabilir, yaratabilir olmak ve mevcut sistemleri değiştirebilmek gibi yetkinlikler geliştirmek için oldukça önemli bir değer.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Olumsuz maddeler yazmak isterdim ancak çoğunluğu kişisel alışkanlıklarım, arzularım, sosyal ihtiyaçlarım gibi başlıkların altında konumlandığından burada yazmayı uygun bulmadım. Tüm olumsuzlukları yukarı da yazdığım son olumlu madde içerisinde yer alan olumsuz bir cümlede toplayabilirim aslında. <b>Minimum kişisel tatmin</b>.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Yeniden merhaba İstanbul.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0Ankara, Türkiye39.92077 32.85410999999999139.53098 32.208662999999994 40.310559999999995 33.499556999999989tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-22694530875201705042013-07-31T19:34:00.001+03:002013-08-01T14:42:33.992+03:00Electrolux: 43dB Symphony<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<object align="middle" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=9,0,45,0" height="211" id="izlesene_embedpopup_player" nbsp="" width="375"><param name="allowScriptAccess" value="always" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><param name="movie" value="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf" /><param name="quality" value="best" /><param name="bgcolor" value="#000000" /><param name="flashvars" value="videoid=7018110&playername=izlesene_embed&playermode=embed&showinfo=1&showrel=1&autoplay=0&autohide=1&loop=0&showlogo=1" /><param name="wmode" value="transparent" /><param name="scale" value="noscale" /><param name="salign" value="tl" /><embed src="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf" flashvars="videoid=7018110&playername=izlesene_embed&playermode=embed&showinfo=1&showrel=1&autoplay=0&autohide=1&loop=0&showlogo=1" wmode="transparent" bgcolor="#000000" allowscriptaccess ="always" name="izlesene_embedpopup_player" allowfullscreen="true" scale="noScale" quality="best" salign="tl" width="375" height="211" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object></div>
<br />
Marka, hedef kitle, strateji, pazarlama, yaratıcı fikir, zaman, planlama, iletişim, duygusal bağ, "media first" ve illa ki yaratıcı mecra kullanımı v.b. çok sayıda kavramın konuşulduğu, üzerinde "brain storming"ler yapılan bir sektörün çalışanı olarak, markanın hedef kitle seçmeyip, hedef kitle yarattığı, şaşırtıcı olabildiği, fikrin yaratıcılığı kadar uygulamanın ve planlamanın da doğru yapıldığı, duygusal pazarlama konusunda bir değer ortaya koyan, zaten yaratıcı çalışmaları gözümün önünde tutmayı önemsiyorum. Bu işin onlardan birisi olduğu muhakkak. Eminim izlediğiniz de siz de beğendiniz daha önce. -ya da şimdi.<br />
<br />
Ancak bu blog yazısı için farklı nedenlerim de var. Şöyle ki;<br />
<br />
Bu bloga yaklaşık 2,5 yıldır içerik girişi yapmıyordum. İş hayatının yoğun temposu, bedensel/zihinsel yorgunluk ve özel hayatın koşuşturması gibi başlıklar altında sürekli kendimi affettiğim bahanelerim oldu.<br />
<br />
Çalışma hayatı, hobi olarak gördüğünüz ve aslında işinize önemli miktarda katkı sağlayan zihinsel faaliyetlerden sizi uzaklaştırdıkça gerçek anlamda verimli çalışmak için ihtiyaç duyduğunuz heyecan da azalmaya başlıyor. Bu farkındalığımın bir kaç yıldır içimi kemirdiğini itiraf etmeliyim. Daha fazla kemirmesine izin vermeyecek kadar da akıllı olduğumu kendime kanıtlamak istiyorum. 2013 yılı Temmuz ayında yaşadığım değişimlere, yeniden "bloglama"ya başlamayı da ekliyorum.<br />
<br />
Diğer yandan, içinde bulunduğum sektörle ilgili sahip olduğum bilgileri zaman zaman paylaşma fırsatı bulduğum platformlar söz konusu olabilse de kişisel kariyerime de katkı sağladığına emin olduğum, özel ve genel konuşma alanlarında belki de paylaşmadığım deneyimlerimin/tecrübelerimin/fikirlerimin daha önce ki dönemlere nazaran çok daha anlaşılabilir/anlatılabilir ve faydalı bir hale geldiğini biliyorum. Bunları paylaşmanın daima yeni, farklı ve güncel geri dönüş alanları oluşturması ise en çok ilgilendiğim başlık. Bu durumun daha çok kişisel deneyim ve görüş aktarımı konusunda beni teşvik edeceğini varsayıyorum.<br />
<br />
Daha hızlı olmanın şart olduğu yeni dünya düzeninde hızın zararlı yan etkilerinden nasıl kurtulabileceğimi de anlamaya çalışıyorum. Dün okuduğum bir makalenin özeti niteliğinde olan "<b>hız için, ölç, motive ol/et ve örnek ol</b>" cümlesi, hızın neleri doğru yapmanızla en faydalı hale getirilebileceğini de anlatıyor. Blog yazma sürecinin bu 3 iyileştirici unsuru sağlayabildiğini düşünüyorum.<br />
<br />
Umarım, "<b>okunmak için değil, kendin için yaz</b>" kuralından uzaklaşmadan sürdürebileceğim bir paylaşma dönemine girebilirim.<br />
<br />
Göreceğim:)<br />
<br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px;">Marka : Electrolux</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px;">Ürün : Electrolux Ergothree</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px;">Ajans : tbwahakuhodo Japonya / <a href="http://www.tbwahakuhodo.co.jp/">http://www.tbwahakuhodo.co.jp</a></span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px;">Müzik : Bizet - Carmen Overture</span><br />
<span style="background-color: white; color: #333333; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px;">Konu : 43dB Ses düzeyini geçmeden Carmen'i çalmayı başarmak</span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0Ankara, Türkiye39.92077 32.85410999999999139.53098 32.208662999999994 40.310559999999995 33.499556999999989tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-80684239985405599312013-07-31T17:16:00.004+03:002013-07-31T17:19:51.086+03:00İyi haber (!)<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiE6O5B4B6vJ3z4MTJEpN2J9_CEjAU3fe5TkSef-vKN7xsSrPFV_kznhCCznEOybIIfE_4IEH8LmlzDlfHpUFmCPczD0c5DvjxifDiJJkdPR3pxadI3MspgOVnpTwO8uAoXnpBtIX9YHcV5/s1600/Strategy.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiE6O5B4B6vJ3z4MTJEpN2J9_CEjAU3fe5TkSef-vKN7xsSrPFV_kznhCCznEOybIIfE_4IEH8LmlzDlfHpUFmCPczD0c5DvjxifDiJJkdPR3pxadI3MspgOVnpTwO8uAoXnpBtIX9YHcV5/s200/Strategy.jpg" width="200" /></a></div>
Sidney'deki University of Technology'den Timot Devinney ve ekibinin gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre şirketler, stratejilerini çalışanlara anlatmaya çok zaman harcasa da çalışanların çok azı bunu anlıyor.<br />
<br />
Araştırmacılar, Avustralya'nın önde helen 20 şirketinin çalışanlarından,kendilerine sunulan altı seçenekten hangisinin işverenlerinin stratejisi olduğunu belirlemelerini istedi. Çalışanların sadece yüzde 29'u doğru cevap verdi.<br />
<br />
<b>İyi Haber :</b> Örneklem olarak kullanılan şirketlerin tamamı yüksek performans sergileyen şirketler. Yani bu durum, çalışanlar uzun vadeli stratejilerden bihaber olsa dahi şirketlerin başarılı olabileceğini gösteriyor. (<i>Kaynak; Skylife, Temmuz 2013, s.72</i>)Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-38271540403415697442013-07-18T17:33:00.001+03:002013-07-18T18:04:20.309+03:00Bu seferberliğe katılıyorum : Bilim Kahramanları9-16 yaş arasında <b>kahramanların</b> dünyayı etkileyebilecek, değiştirebilecek ya da yeni bir dünya yaratabileceklerine inananların bir araya geldiği ve gönüllü katıldığı/desteklediği <a href="http://www.bilimkahramanlari.org/" target="_blank">Bilim Kahramanları Derneği </a>adını <a href="https://www.facebook.com/lucidd?fref=ts" target="_blank">bir arkadaşım</a> sayesinde duydum. Duyar duymaz merak ettim ve sonra araştırmaya başladım. Araştırmam çok derinleşmeden de Bilim Kahramanları' ndan bir şekilde bahsetmek istediğimi farkettim. Belki de yıllar sonra bu blogun "yayın" bölümünü açıp yazmaya karar verdim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHxOZnXqItqyajYDjfQOkp41gvQSPIUvEMd3MNJjHq9QO1xErpr0shrXusLT7B54t1MeovifCtRIjNe6trkKGJPrRuX_BWdnml_9RUmVqro-caUWZ3htveYlNzKSyh9h1aS9S9GfcC-qUM/s1600/Untitled.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="228" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHxOZnXqItqyajYDjfQOkp41gvQSPIUvEMd3MNJjHq9QO1xErpr0shrXusLT7B54t1MeovifCtRIjNe6trkKGJPrRuX_BWdnml_9RUmVqro-caUWZ3htveYlNzKSyh9h1aS9S9GfcC-qUM/s320/Untitled.png" width="320" /></a></div>
Derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Habip'in meslek hanesinde "baba" yazıyor kendi ifadesiyle. Bu mesleğin yanında bankacılıkla uğraşıyor. Kişisel hikayesinden daha kıymetli olan ise bu hikaye içerisinde anlattığı Bilim Kahramanları bölümü.<br />
<br />
Lütfen aşağıda yer alan TedxReset sunumunu izleyiniz ve destek olmak için ne yapmanız gerektiğini düşünmeye başlayın.<br />
<br />
not : Bilim Kahramanları Turnuvası, dünyada <span style="background-color: white; color: #252324; font-family: Georgia, 'Times New Roman', Times, serif; font-size: 13px; line-height: 23px;">FIRST® LEGO® L</span>igi ismiyle 1998'den beri yapılan bir etkinlik. Sadece geçtiğimiz yıl bu etkinliğe dünya genelinde 200.000 çocuk katılmış.<br />
<br />
<span style="color: #252324; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif; font-size: x-small;"><span style="line-height: 23px;"><object align="middle" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=9,0,45,0" height="211" id="izlesene_embedpopup_player" nbsp="" width="375"><param name="allowScriptAccess" value="always" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><param name="movie" value="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf" /><param name="quality" value="best" /><param name="bgcolor" value="#000000" /><param name="flashvars" value="videoid=7006884&playername=izlesene_embed&playermode=embed&showinfo=1&showrel=1&autoplay=0&autohide=1&loop=0&showlogo=1" /><param name="wmode" value="transparent" /><param name="scale" value="noscale" /><param name="salign" value="tl" /><embed src="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf" flashvars="videoid=7006884&playername=izlesene_embed&playermode=embed&showinfo=1&showrel=1&autoplay=0&autohide=1&loop=0&showlogo=1" wmode="transparent" bgcolor="#000000" allowscriptaccess ="always" name="izlesene_embedpopup_player" allowfullscreen="true" scale="noScale" quality="best" salign="tl" width="375" height="211" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object></span></span><br />
<span style="color: #252324; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif; font-size: x-small;"><span style="line-height: 23px;"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; font-family: Verdana; font-size: 12px;">Facebook : </span><a href="https://www.facebook.com/bilimkahramanlari" style="background-color: white; font-family: Verdana; font-size: 12px; margin: 0px; padding: 0px; text-decoration: none;" target="_blank">https://www.facebook.com/bilimkahramanlari</a><span style="background-color: white; font-family: Verdana; font-size: 12px;"> </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Verdana; font-size: 12px;">Youtube : </span><a href="http://www.youtube.com/user/bilimkahramanlari" style="background-color: white; font-family: Verdana; font-size: 12px; margin: 0px; padding: 0px; text-decoration: none;" target="_blank">http://www.youtube.com/user/bilimkahramanlari</a><span style="background-color: white; font-family: Verdana; font-size: 12px;"> </span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Verdana; font-size: 12px;">Twitter : </span><a href="https://twitter.com/BilimKahraman" style="background-color: white; font-family: Verdana; font-size: 12px; margin: 0px; padding: 0px; text-decoration: none;" target="_blank">https://twitter.com/BilimKahraman</a><span style="background-color: white; font-family: Verdana; font-size: 12px;"> </span><br />
<span style="color: #252324; font-family: Georgia, Times New Roman, Times, serif; font-size: x-small;"><span style="line-height: 23px;"><br /></span></span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0Ankara, Türkiye39.92077 32.85410999999999139.53098 32.208662999999994 40.310559999999995 33.499556999999989tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-16649110718434000012011-12-28T00:00:00.000+02:002011-12-28T00:01:36.845+02:00Ne biçimmişim benBana bakmanın en kolay yolu arkanı dönmekti daima. Tercih ise hep yan
masaya geçmek oldu. Her nevden damak tadı ile önüne sofra kurmuşken, <span style="font-weight: bold;">"gönlü kırılmasınlar"</span>la beni kandırıp, <span style="font-weight: bold;">"ikramı zehirdir"</span> dediklerimle geçirmekti zamanı maharet saydığın. <br />
<br />
Bir odanın bilgisayarda açılan bir konuşma penceresinin görüntü alanında
sevgi yaşamanın, kocaman bir dünyada yüzyüze yaşamaktan daha kolay
olduğunu dile getirmemiş olmak, söylemediğin anlamı taşımıyordu hiç bir
zaman. Dil dökerken, döktüğüm terden daha tuzlu gözyaşımla eteğinde,
ağlayarakta olsa sessiz kalışların kabullenmek değil miydi
haketmediğimizi.<br />
<br />
Yolculuk denen, arada bir çıkılan bavulsuz kaçışların "normali
böyledir"iydi bal kabağına dönüşecekmiş gibi hep tam saatinde yapılan
vedalar. İnkar olur elbette sabah, yüreğini yakalayabilmek için
avuçların havada zıplayarak gelişleri unutmam. Ne vakit ardıma baksam
gördüğüm iki yana salınan avuç içini de yok saymam. "İliklerime kadar
titreten kocaman aşkını hissetmedim ben" dersem eğer, cehennemin
gayyalarında bir ateşten köşk siparişi vermiş olurum kendime.<br />
<br />
Hiç bir gerçekten sevdiğim yanıbaşımda değildi ben yavaş yavaş göçerken ahlak diyarından. Hepsine sitemim.<br />
<br />
Hastalıkta sağlıkta, yoksullukta zenginlikle yanımda olmayana <span style="font-weight: bold;">"Ömrüm"</span> demem de yürektendi, içtendi. <br />
<br />
Sabrın taşı beklediğimden cılızdı, kabul ediyorum. Aklımı geri de
bıraktım derken kastettiğim gerçek akılsızlık değildi en başta. Vardığım
<span style="font-weight: bold;">"an"</span>da akılsızlık çukurunda
yalnız başınaydım elbette. Çukurdaki çöplük pisletirken içimi, takatim
kalmamışken, salıvermiş olmakla övünecek değilim içimdeki öfkeyi.
Öfkenin tutuşturduğu habis ruhum kirlendikçe kirlendi. Durmadan daha da
çok kirlendi.<br />
<br />
Kim içi irinle dolarken farkında olmaz ki. Farkındaydım elbette.
Sözlükte karşılığı olmayan bir tembellikle yaptığım, kirlenmeyi
beklemekti tepeden tırnağa. Yalnızlardan daha yalnız kalana kadar <span style="font-weight: bold;">"kirlenen ben"</span>, <span style="font-weight: bold;">"kirleten ben"</span>e dönüşüvermişti işte.<br />
<br />
Beynimde yanardağlar patlamasaydı mağmada ki kor ateşin tetiklemesiyle,
kim bilir kaç yıl geçecekti kendimsiz, çaresiz pislik içinde.<br />
<br />
Gözlerimin perdesi indiğinde artık, ne yalnızlık anlamlıydı ne de
sitemkar olmak faydalı. Elimde, ağayımda, dilimde, kulağımda kalmamışsa
bile kir, kirleten benden kaçar olmuştu ardımdan sağa sola salınan el.
Sabah gelişler çelimsiz merhabalara, gidişler vedalaşmadan daha çok
elvedalara dönüştü. Yolculuk dediğim, şehirler arası bavulsuz çabadan,
kıtalar arası bir topyekun savaş anında 4 metrekare bir hücrede
bekleyişe evrildi. <br />
<br />
Artık zaman tek çareydi işte. Adına hicivler düzdüğüm zaman, heybetli
bir güreşçi kadar güçlü, matadora koşan bir boğa kadar hırslı giriverdi
hayatıma. Karşı konulamaz bir umut tohumu var olmasaydı beni var eden
aşkın toprağında, mezar toprağını kucaklamak, anamın başımı okşaması
kadar şefkatli gelirdi.<br />
<br />
Yine yalnızmışım dediğine göre. İlk kez değil yalnızlığım ama ilk kez
Himayalar'ın soğuk tepesinde tek başımayım. İlk kez dudaklarımdan
dökülen, içimden çıkan sözler, rüzgarla boğuşarak koyboluyor duyulmadan.
<br />
<br />
Sığındığım bir dal düşmekte olan bedenime omuz versin.<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">"Ölümsüz ve daima diri Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et.Kullarının günahlarını O'nun bilmesi yeter."</span>(Furkan 58)<br />
<br />
2009 Aralık - DenemeAnonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-16875949194941224622011-02-14T01:35:00.003+02:002011-02-14T01:38:11.964+02:00Sevgilim<div class="iyazb"></div>Tercüman olan Nazım Hikmet'ten... <span style="color: #666666; font: 100 10pt verdana;"> </span><br />
<br />
<span style="color: #666666; font: 100 10pt verdana;">Sevgilim yalan söylersem sana<br />
Kopsun ve mahrum kalsın dilim<br />
Seni seviyorum demek bahtiyarlığından<br />
<br />
Sevgilim yalan yazarsam sana<br />
Kurusun ve mahrum kalsın elim<br />
Okşayabilmek saadetinden seni<br />
<br />
Sevgilim yalan söylerse sana gözlerim<br />
İki nadim gözyaşı gibi avuçlarıma aksınlar<br />
Ve göremesinler seni bir daha</span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-86816602607838651432010-12-21T22:52:00.002+02:002010-12-21T22:55:25.238+02:00Alexander Petrov<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgo6Dv9miRsZvfxxd8ieqjwgAR96_NChhF-Gx9-S5jZos18P1mYUUmPKqECP_0EC0vCJZC9IpVYugxI0qsac1dNA1RGoBdw6wqFg57IOs5uJzkgIlo5dzKokZwZRS_iNRChNARBBjuSh2z1/s1600/PDVD_027.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="133" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgo6Dv9miRsZvfxxd8ieqjwgAR96_NChhF-Gx9-S5jZos18P1mYUUmPKqECP_0EC0vCJZC9IpVYugxI0qsac1dNA1RGoBdw6wqFg57IOs5uJzkgIlo5dzKokZwZRS_iNRChNARBBjuSh2z1/s200/PDVD_027.jpg" width="200" /></a>Yaratıcılık, sanat ve zeka kavramlarını bir arada görebildiğim bir eserle karşılaştığımda hayret ifadesi ile bakıp kıskançlığa benzer bir üslupla "<b>vay be</b>" diyorum her zaman ve bu eserin arkasında kimin-kimlerin olduğunu araştırmadan duramıyorum. Sanatla ya da sanatçı ile iç içe yaşamıyorsanız bile üzerine emek verilmiş ve çoğunlukla uzun yıllar unutulmamış-unutulmayacak işler sizi mutlaka bulur ve siz onu görür görmez mutlaka hayran kalırsınız.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHcGpsdmAYRLWqbZOa1ZuyzKNMiM7_Er_Ris7wFdkIv-924zGVN5C7TKRQaV8Ki290b_5WrdrOE1UTC8ZqXXxX4T7RSp5gd_wOLF4bksrmUux-P3K0pG9VWRurwLhG5CQ97obYfHAmUekg/s1600/petrov.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHcGpsdmAYRLWqbZOa1ZuyzKNMiM7_Er_Ris7wFdkIv-924zGVN5C7TKRQaV8Ki290b_5WrdrOE1UTC8ZqXXxX4T7RSp5gd_wOLF4bksrmUux-P3K0pG9VWRurwLhG5CQ97obYfHAmUekg/s200/petrov.jpg" width="134" /></a><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Aleksandr_Petrov_%28animator%29"><b>Alexander Petrov</b></a>'un eseri ile karşılaştığımda da hayranlık uyandırıcı bir sanatçıyı keşfettiğimi hemen anladım.<br />
<br />
Petrov, Rus asıllı bir canlandırma yönetmeni. Sinema-TV bölümünden sonra Rus animatör <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Yuriy_Norshteyn"><b>Yuriy Norshteyn</b></a>'in öğrencisi oldu. <b>Mermaid</b> isimli kısa film çalışmasının ardından Rusya'nın ilk geniş formatlı kısa filmi olan ve <i>Ernest Hemingway</i>'in ünlü romanı "<b>The Old Man and The Sea</b>" adlı eserinden uyarlanmış eserini hazırladı.<br />
<br />
Petrov'u eşsiz kılan ise kısa filmleri için kullandığı teknik. Dünyada çok az sayıda insanın uzmanı olduğu bir tekniğe sahip sanatçı filmi 1997 yılında hazırlamaya başladı. 29.000 farklı karenin bir araya getirilmesi ile oluşan film 1999 yılında tamamlandı. Cam üzerine çizdiği resimleri parmaklarıyla pastel yağlı boya ile boyayan Petrov aynı zamanda her karesi yağlı boya tablosu olan bir şaheser ortaya çıkarmış oldu. Film 2000 yılında Oscar ödülüne layık görüldü. Çok sayıda aldığı ödül arasında bu ödülün kıymetinin Petrov için o kadar da önemli olmadığını söyleyebilirim. Sanatçı 2006 yılında da "<b>My Love</b>" adlı filmi ile Oscar'a aday gösterilmişti.<br />
<br />
Petrov'u araştırırken bir reklam sektörü çalışanı olarak ilgimi çeken farklı bir çalışmasına ise <a href="http://www.thecoca-colacompany.com/heritage/cokelore_santa.html"><b>Coca Cola'nın resmi internet sitesi</b></a>nde rastladım. 2001 yılında, İsveç asıllı Amerikalı <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Haddon_Sundblom"><b>Haddon Sundblom</b></a>'un Coca Cola için yarattığı Santa Claus'a 1962 farklı kareyi bir araya getirerek bir reklam filmi haline getiren Petrov, United Airlines için "<a href="http://www.izlesene.com/video/united-airlines-rose/2922333"><b>Rose</b></a>" isimli başka bir çalışmaya da imza atmış. (not : UA'nın animasyon serisi reklam filmlerine ayrıca göz atmanızı tavsiye ederim.)<br />
<br />
Petrov'un Oscar ödüllü eşsiz çalışmasını seyretmek için<a href="http://tr.sevenload.com/videolar/BIq9c9M-1999-ihtiyar-adam-ve-deniz"> <b>tıklayınız</b></a>.<br />
<br />
Filmin yapım aşamasını seyretmek için <a href="http://www.youtube.com/watch?v=b_kjEJrJc-g"><b>tıklayınız. </b></a><br />
<br />
<object height="300" width="400"><param name="allowfullscreen" value="true" /><param name="allowscriptaccess" value="always" /><param name="movie" value="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf?video=2922215" /><embed src="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf?video=2922215" wmode="window" bgcolor="#000000" allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" menu="false" scale="noScale" width="400" height="300" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object><br />
<a href="http://www.izlesene.com/video/coca-cola-christmas-santa-claus/2922215" target="_blank" title="coca-cola christmas - santa claus">coca-cola christmas - santa claus</a> | <a href="http://www.izlesene.com/" target="_blank" title="izlesene">izlesene.com</a>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-85567684486033772712010-12-01T20:50:00.002+02:002010-12-01T20:52:49.026+02:00Benim canım kızım, iyi ki doğdu!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqZXar8mXRvQDK50-TTZyY13sexJNnhL2FwHc1pl4ZdIniG_Qsne8sx6syKRjAvZGFi4za-mAUcbw8W_Q8TJnPkDdgEyQISvl7Dsf3QuS1FkuMCQd4Q0Ln9pFfBbnmMPj77m_JgqgiPYw-/s1600/IMG_0209.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqZXar8mXRvQDK50-TTZyY13sexJNnhL2FwHc1pl4ZdIniG_Qsne8sx6syKRjAvZGFi4za-mAUcbw8W_Q8TJnPkDdgEyQISvl7Dsf3QuS1FkuMCQd4Q0Ln9pFfBbnmMPj77m_JgqgiPYw-/s320/IMG_0209.jpg" width="240" /></a></div>Geçenlerde bir arkadaşımla sohbet ederken şöyle demiştim : "<i>60'lı yaşlarımda kızım elimi öptüğünde gerçekten gurur duyduğu bir adam olmak için yaşıyorum.</i>"<br />
<br />
Farkettim ki tüm yaşamımı 1 Aralık 2004 tarihinde O doğduğundan beri, öyle ya da böyle, şu ya da bu şekilde O'nun varlığından aldığım ilham ile sürdürüyorum ve O'na karşı olan sorumluluğumun hırsı ile ayakta duruyorum.<br />
<br />
Her yıl 1 Aralık'ta, kızımın varlığının hayatıma kattıklarını aktarmaya çalıştım. O büyürken ben de O'nunla büyüdüm. Bana öğrettiklerinin O'na öğrettiklerimden daha değerli olduğunu daima bildim.<br />
<br />
Bu yıl boyunca çok güzel anılar biriktirdik. Bir kız çocuğunun öğrenim hayatının başladığı ilk güne şahit oldum gururla. "<b>Sınıf başkanı oldum ben baba</b>" derken sesinde kendini ispat etme çabasını hissettim ilk kez. Gülücüklerle dolu hayatında artık harfler, rakamlar ve bir dolu başka bilgi de yer aldı. Tam "<i>büyüyor</i>" diye korkarken ben, minicik ellerini avcuma sevgi dolu yüreği ile birlikte koyup durdu. <br />
<br />
"<b>Senin işinde çok ama benim işimde hiç kolay değil valla babacım</b>" derken sesinde ki olgunluğun ardından "<b>bi de seni çok özledim</b>" derken iç geçirişinde ki bebekçe sessizlik saniyeler arası farklı duygular arasında ışınlanıp durmama sebep oldu.<br />
<br />
İnsanlara güven veren güçlü bakışları ile üzerine yüklenen "<i>özlemek</i>" çuvalına rağmen taşımak zorunda olduğu hayatı da kaldırmaktaki hüneri beni daima hayrete düşürüp duruyor. Arzu ettiği basitlikte bir yaşamı küçücük dünyasında yaratma yeteneği bana ders oluyor.<br />
<br />
Kızım diye demiyorum :)<br />
<br />
O, kaldırdığım onca yükten daha fazlasını kaldırabiliyor.<br />
O, sabrettiğim onca çileden çok daha fazlasına karşı sabırla direniyor.<br />
O, eğlendiğimden çok daha fazla eğleniyor.<br />
O, benden çok daha dürüst.<br />
O, benden çok daha akıllı.<br />
O, benden çok daha çalışkan.<br />
O, sorumluluklarına benden çok daha fazla sahip çıkıyor.<br />
O, benden çok daha çocuk.<br />
Ve O, benden çok daha büyük.<br />
<br />
İyi ki doğdun canım kızım.Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-89522559614795362602010-11-22T22:07:00.005+02:002010-11-22T22:16:52.681+02:00Eko-Hayalgücü, GE ve Good.is"<b>Ingenuity and a little elbow grease (and a montage) can turn a problem into a solution.</b>" (Yaratıcılık ve biraz el emeği problemleri çözüme dönüştürebilir.)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXJICFOl-IjnMiVS6n8AfoVdxUFCDWzbvnXOjemn78vinfVwZKO1nQYU-o4bBzdfSFpu5CHea6n_ScrOVHe4-bmm7OofFOg64r681UJZig8gr9ojA_rY8H3cllNG5ixAECgjmGRDbnYdOs/s1600/ecomagination.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="256" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXJICFOl-IjnMiVS6n8AfoVdxUFCDWzbvnXOjemn78vinfVwZKO1nQYU-o4bBzdfSFpu5CHea6n_ScrOVHe4-bmm7OofFOg64r681UJZig8gr9ojA_rY8H3cllNG5ixAECgjmGRDbnYdOs/s320/ecomagination.gif" width="320" /></a></div><br />
Ecomagination (Eko-hayalgücü) terimi aslında yıllar önce, insanlığın ürettiği teknolojinin ya da ürünlerin çevreyi kirletmesi, doğayı yaşanabilir bir alan olmaktan uzaklaştırmaya başlaması ve hatta insanoğlunun topyekün hayatını tehlikeye sürüklemesi sonrasında dilimize girdi.<br />
<br />
Sivil toplum kuruluşlarının, kitleleri etkileyebilecek bireylerin, farklı devlet kurumlarının temiz enerji ve verimli kaynak kullanımı, temiz ve bol su kaynağı ihtiyacının hatırlatılması, denizlerin temizlenmesi v.b. çok farklı konularda zaman zaman veya sürekli bir aksiyonda olduğunu biliyoruz.<br />
<br />
Tabiki bu sosyal sorumluluk başlıkları çok sayıda üretici markanın da ilgi alanına girdi ve artık günümüzde pazarlama iletişiminde farklılaşmanın yollarından birisi olarak da kullanılmaya başladı. Markaların çalışmaları hakkında bizi bilgilendirdikleri reklam filmleri, web siteleri, outdoor ve dergi ilanları, radyo yayınları günlük reklam algımızın da içine girmeyi sürdürüyor. Diğer yandan daha az enerji harcayan ve daha az kirleten teknoloji ürünleri ve diğer ürünler tüketici açısından da tercih sebebi haline dönüştü.<br />
<br />
General Elektrik'in 90 milyon dolar ayırdığı ve 2005 yılının Mayıs ayında duyurduğu Ecomagination PR ve reklam kampanyası için o dönemde ilgili departmanın CEO'su Jeff Immelt şöyle demişti: "<i>Ecomagination gelecektir. Yarının çözümleri, güneş enerjisi, hibrid yakıt, düşük emisyonlu uçak motorları ve hafif ve güçlü üretimler, arıtma teknolojileridir. Biz çevrenin korunması ve bu mücadele için gerekli ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi için araştırma yapacağız ve müşterilerimizle bu konuda ortaklıklar kuracağız.</i>" (<u>orjinal metin aşağıdaki linkerde paylaşılmıştır</u>.)<br />
<br />
GE'nin yürüttüğü ecomagination kampanyası dahilinde 19 Kasım 2010 tarihinde (<i>Henüz doğrulayıcı bir kaynağa ulaşamadım ancak Microsoft'un sahibi olduğu ya da desteklediği</i>) <a href="http://good.is/"><b>Good.is</b></a> girişiminin de ortaklığında bir video yayınlandı.<br />
<br />
Bu konuda duyarlılığı tetikleyici ve yaratıcı bulduğum <b>Trashy Novel</b> isimli videoyu sizlerle paylaşıyorum.<br />
<br />
<object height="300" width="400"><param name="allowfullscreen" value="true" /><param name="allowscriptaccess" value="always" /><param name="movie" value="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf?video=2829213" /><embed src="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf?video=2829213" wmode="window" bgcolor="#000000" allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" menu="false" scale="noScale" width="400" height="300" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object><br />
<a href="http://www.izlesene.com/video/trashy-novel/2829213" target="_blank" title="trashy novel">trashy novel</a> | <a href="http://www.izlesene.com/" target="_blank" title="izlesene">izlesene.com</a><br />
<br />
Eko-hayalgücü hakkında türkçe bir içerik okumak için <b><a href="http://www.acikinovasyon.com/icerik/688/ekohayalgucu--ecomagination.html">tıklayınız</a></b>.<br />
<br />
Video çalışmasının kaynak gösterdiği site için <b><a href="http://www.imaginationcubed.com/">tıklayınız</a></b> ve <b><a href="http://www.ecomagination.com/advertising/preview/">tıklayınız</a></b>.<br />
<br />
GE Ecomagination kampanyası/şirketi hakkında bilgi almak için <b><a href="http://www.ecomagination.com/">tıklayınız</a></b> ve <b><a href="http://www.sourcewatch.org/index.php?title=General_Electric%27s_Ecomagination_Campaign">tıklayınız</a></b>.<br />
<br />
Good.is girişimi/şirketi hakkında bilgi almak için <b><a href="http://www.good.is/company">tıklayınız</a></b>.<br />
<br />
Videoya Good.is üzerinden ulaşmak için <b><a href="http://www.good.is/post/good-video-trashy-novel/">tıklayınız</a></b>.<br />
<br />
<b>Not : </b>Çevreye duyarlılık adına değerli dostum Can Oktay Heper'in bir çalışmasını da hatırlattı bu bana. Sizlerde bir kez daha inceleyin derim. <b><a href="http://www.cevreyidusun.com/">Tıklayınız</a></b>.Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-58825184394855920452010-10-11T20:26:00.004+03:002010-10-11T20:48:34.687+03:00Prolog<span style="font-weight:bold;">İnsan iki yoldan birini seçebilir: </span><br /><br />İnşa etmek ya da toprağı ekmek. <br /><br />İnşa etmeyi seçenlerin işi yıllarca sürebilir, ama günün birinde yaptıkları İnşaat biter. O zaman kendilerini kendi ördükleri duvarların içine hapsettiklerini görürler. İnşaat durunca yaşam anlamını yitirir.<br /><br />Diğerleri ise toprağı ekerler. Fırtınalara, mevsimlerin getirdiği bütün çetin koşullara göğüs gererler ve hemen hemen hiç dinlenmezler. Ama yapının tersine, bahçenin gelişip büyümesi hiç bitmez. Bahçe, bahçıvanın sürekli ilgisini, dikkatini, bakımını gerektirirken bir yandan da yaşamını büyük bir serüvene dönüştürür.<br /><br />Bahçıvanlar her zaman birbirlerini tanırlar; çünkü her bitkinin tarihçesinde bütün Dünya’nın gelişiminin yattığını bilirler.<br /><br />Brida S.14 - Prolog / Paulo CoelhoAnonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-57448941279641789012010-08-03T21:45:00.009+03:002010-08-08T21:59:13.348+03:00Southwest : Ucuz, güler yüzlü, başarılı ve çok başarılı<object width="480" height="360"><param name="movie" value="http://www.dailymotion.com/swf/video/x8q1jy?additionalInfos=0"></param><param name="allowFullScreen" value="true"></param><param name="allowScriptAccess" value="always"></param><embed type="application/x-shockwave-flash" src="http://www.dailymotion.com/swf/video/x8q1jy?additionalInfos=0" width="480" height="360" allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always"></embed></object><br /><b><a href="http://www.dailymotion.com/video/x8q1jy_lo-stewart-con-il-rap-nel-sangue_news"></a></b><br /><i><a href="http://www.dailymotion.com/BananaFlambe"></a>. - <a href="http://www.dailymotion.com/tr/channel/news"></a></i><span style="font-weight:bold;">Bir kabin anonsu</span>
<br />Southwest'in bir havayolu şirketi olarak pazarlama ve reklam insanlarının dikkatinden kaçmamasının sebebi oldukça başarılı bir şirket olması değil, bu başarıyı yakalamak için şirketin sahip olduğu yaratıcı çözümler ve ürettiği pazarlama taktikleri olsa gerek.
<br />
<br />Rollin King ve Herb Kelleher tarafından 15 Mart 1967'de kurulan şirket, Florida eyaletinin hava trafiğinin %20'sini kontrol altında tutuyor ve dünyanın yolcu numarası sayısı baz alındığında en çok yolcu taşıyan havayolu ünvanına sahip.
<br />
<br />23 Mayıs 2010 tarihinde Florida'da 7. destinasyon olarak Panama City'e uçuşlarına başlayan Southwest, bu uçuş için hazırladığı <span style="font-weight:bold;">Florida One</span> adlı uçağın yapım aşamasını kayda aldı ve açılış öncesi yayınladı.
<br />
<br /><object width="400" height="300"><param name="allowfullscreen" value="true" /><param name="allowscriptaccess" value="always" /><param name="movie" value="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf?video=2431795" /><embed src="http://www.izlesene.com/embedplayer.swf?video=2431795" wmode="window" bgcolor="#000000" allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" menu="false" scale="noScale" width="400" height="300" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object><p><a href="http://www.izlesene.com/video/nasil-yapilir-the-making-of-florida-one/2431795" target="_blank" title="the making of florida one">the making of florida one</a> | <a href="http://www.izlesene.com" target="_blank" title="izlesene">izlesene.com</a></p>Bu video 22 Nisan tarihinde <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.youtube.com/watch?v=zKnsyYbfC60">Youtube</a></span>'a yüklenmiş ve yalnızca bu videonun izlenme sayısı <span style="font-weight:bold;">1.267.413</span>.
<br />
<br />Uçak 8 gün' de tamamlandı. 32 kişi 3 vardiya olarak durmaksızın çalıştı. 16 farklı renk ve yaklaşık 46 galon boya kullanıldı. 150 farklı logo oluşturuldu. En ilginç tarafı ise her iki tarafı simetri hale getirirken referans çizim ve taslak kullanılmaması sanırım.
<br />
<br />Oldukça başarılı bir <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.facebook.com/Southwest?ref=ts">Facebook sayfası</a></span> ve kampanyaları bulunan şirketi bana göre tanımlayan 10 anahtar maddeyi yazmak istiyorum.
<br />
<br />
<br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi03t-8lL0l0PwK2WuJUm4rXgENMrKwfiNO-qfMq3fhHnhwZuRwBr8MeoYGSTtzvi6QKbdRm8_Tp1qjzg9hzs-Exq7P8kxnIdBX5Uake-7xVnzW7dxrumRN3YRuhefenNJAFBW0eV5mnams/s1600/vintage_stewardesses_2.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 170px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi03t-8lL0l0PwK2WuJUm4rXgENMrKwfiNO-qfMq3fhHnhwZuRwBr8MeoYGSTtzvi6QKbdRm8_Tp1qjzg9hzs-Exq7P8kxnIdBX5Uake-7xVnzW7dxrumRN3YRuhefenNJAFBW0eV5mnams/s320/vintage_stewardesses_2.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5501267203988395890" /></a><span style="font-weight:bold;">1 -</span> Ekonomik.
<br /><span style="font-weight:bold;">2 -</span> Güzel yüzlü.
<br /><span style="font-weight:bold;">3 -</span> Geç istediğin yere otur.
<br /><span style="font-weight:bold;">4 -</span> Sadece Boing 737 tipi uçak kullan. Çeşitlililiğin azlığı mühendislerin uzmanlaşmasını kolaylaştırıyor ve uçuş güvenliğinde avantaj sağlıyor ve bakımda hız sağlıyor.
<br /><span style="font-weight:bold;">5 -</span> Ekstra 2 değil 3 bagaj ile ücretsiz uçabilirsin.
<br /><span style="font-weight:bold;">6 -</span> En az bavul kaybeden havayoluyla uç.
<br /><span style="font-weight:bold;">7 -</span> Hosteslerin ilgisi ve kıyafetleri efsanedir. Anonslar eğlenceli ve unutulmaz olabilir. En azından şaşırtıcıdır.
<br /><span style="font-weight:bold;">8 -</span> Uçak boyaları, tasarımları ve logoları dikkat çekicidir.
<br /><span style="font-weight:bold;">9 -</span> Yılda 100 milyondan fazla yolcu taşır.
<br /><span style="font-weight:bold;">10 -</span> Ücretsiz bilet hakkını uçuş süresi ve mesafeye göre değil, uçuş adedine göre verir. 100 uçuş sonrasında 1 kişi 1 yıl sizinle bedava uçabilir.
<br />
<br />
<br />Sizlerde biraz araştırdığınızda benimle aynı maddeleri yazabilirsiniz kolaylıkla.
<br />
<br />Havayolu blogu için <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.blogsouthwest.com/about">tıklayınız</a></span>.
<br />Şirketin sitesi için <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.southwest.com/">tıklayınız</a></span>.
<br />Florida One fotoğrafları için <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.blogsouthwest.com/blog/florida-one-pictures">tıklayınız</a></span>.
<br />Wikipedia'dan okumak için <span style="font-weight:bold;"><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Southwest_Airlines">tıklayınız</a></span>.
<br />
<br />ekşi sözlükten de <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=southwest">oku</a></span>.Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-841757555076573382010-07-17T22:58:00.004+03:002010-07-17T23:05:25.472+03:00Futbol topu sadece çimde eğlendirmez<object type="application/x-shockwave-flash" data="http://www.collegehumor.com/moogaloop/moogaloop.swf?clip_id=1820594&fullscreen=1" width="480" height="360" ><param name="allowfullscreen" value="true"/><param name="wmode" value="transparent"/><param name="allowScriptAccess" value="always"/><param name="movie" quality="best" value="http://www.collegehumor.com/moogaloop/moogaloop.swf?clip_id=1820594&fullscreen=1"/><embed src="http://www.collegehumor.com/moogaloop/moogaloop.swf?clip_id=1820594&fullscreen=1" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" width="480" height="360" allowScriptAccess="always"></embed></object><div style="padding:5px 0; text-align:center; width:480px;">See more <a href="http://www.collegehumor.com/videos">funny videos</a> and <a href="http://www.collegehumor.com/pictures">funny pictures</a> at <a href="http://www.collegehumor.com/">CollegeHumor</a>.</div>Dünya kupası henüz bitmiş ve hala anıları vuvuzelaya rağmen tazeyken futbol topu ile yapılan her şeyin ilgimizi çektiğini tahmin ediyoruz.<br /><br />Bu güzel videoyu 2008 yılında ilk kez seyretmiştik. Şimdi paylaşma zamanı:)Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-64764915946402450252010-07-11T00:44:00.003+03:002010-07-13T16:13:23.546+03:00Zona'ya yakalanma riski<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-3lJWYf7TpYeK63gOVu-1l-k2OKPd62L89hK8fwb_3KprYsqP2aoh-zc2uLSDNfMUHVmtjh5zP6AuW9kYPFoRnktJVIkt0pX7gFhXAf667zfxYh7QAQNchd9wVjcllew6_1WDU6AMn2A1/s1600/dikkat.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 196px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-3lJWYf7TpYeK63gOVu-1l-k2OKPd62L89hK8fwb_3KprYsqP2aoh-zc2uLSDNfMUHVmtjh5zP6AuW9kYPFoRnktJVIkt0pX7gFhXAf667zfxYh7QAQNchd9wVjcllew6_1WDU6AMn2A1/s200/dikkat.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5492396316235346146" /></a>Geçtiğimiz hafta sol kaşımın arasında hafif bir şişkinlik oluştu. Bu şişikliği çok doğal karşılayıp sivilce olduğunu varsaydım. Aradan geçen bir kaç günün sonunda ise yüzümün sol tarafında, özellikle sol gözümün etrafında şişikler meydana geldi ve sol kulağımın hemen ardında ve önünde acı hissetmeye başladım. Bugün hafif bir ağrı da hissettiğim için hastaneye gittim ve "<span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.saglikbilgisi.com/makale/Zona">Zona (Herpes Zoster)</a></span>" olduğumu öğrendim. Doktordan hastalık hakkında bilgi aldım ve hastalığı biraz araştırdım.<br /><br />Blogta bu hastalığı konu ediyor olmamım sebebi ise sol gözümün <span style="font-weight:bold;">Muhammed Ali</span>'den bir yumruk almış gibi şişmiş olması değil bu hastalığa Türkiye'de yaşayan insanların <span style="font-weight:bold;">yakalanma riskinin %95</span> oluşunu öğrenmem oldu. Hatta çalıştığım sektörü ya da çok yoğun strese maruz kalmalarına sebep olan işlerle meşgul olan insanları düşündüğümde bu oranın daha da yüksek olduğunu düşünüyorum.<br /><br />Hastalığın bu kadar yaygın olmasının en temel sebebi su çiçeği. Zona hastalığına sebep olan virüs ile su çiçeği'ne sebep olan virüs aynı. Türkiye'de ise su çiçeği geçirme oranı %95. Küçük yaşlarda geçirdiğimiz bu hastalığın virüsü vücuttan çıkarılamadığı için ilerleyen yaşlarda özellikle strese ve stresi tetikleyen <span style="font-weight:bold;">yorgunluk, uykusuzluk</span> ya da yaşlılık, üzüntü gibi tetikleyicilere maruz kalındığında ortaya çıkıyor.<br /><br />Su çiçeğinin hemen ardından sinir hücrelerinin (<span style="font-weight:bold;">Ganglion</span>) köklerine yerleşen virüs yeniden çoğalması için bedenin direncinin düşmesini bekliyor. <br /><br />Hastalığın belirtileri ise şöyle;<br /><br />Vücutta orta hattın sağ veya sol tarafında kuşak gibi vücudun tek tarafını saran veya bir hattı izleyen bir alanda gelişen ağrı, iğnelenme, hassasiyet gelişimi ile başlar. Beraberinde hafif ateş ve başağrısı da görülebilir. Genelde 1-3 gün içinde aynı alanda kızarıklık, kabarcık gelişimi meydana gelir. Bölgedeki kabarcıklar birbirine bitişik içi su dolu hale gelirler (vezikül). Zamanla içi irin dolu hale gelebilirler. Kabarcıkların üzeri açıldığında kurur ve üzeri kabukla kaplanır. İlk oluşumlarından itibaren bu kabarcıkların geçiş süresi 2-3 hafta arasındadır. Ancak ağrı daha uzun süre içinde iyileşmektedir. Bazı hastalarda sadece derideki belirtiler veya sadece ağrı gelişimi ile zona geliştiği görülmüştür. (<span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.istanbuleah.gov.tr/nc/saglik-kosesi/saglik-rehberi/saglik-rehberi-deposu/rehber/article/zona-ile-ilgili-bilmeniz-gerekenler/?tx_ttnews[backPid]=162&cHash=c9b8602be1">Alıntı</a></span>)<br /><br />Hastalığın göz çevresinde meydana gelmesinin en büyük riski virüsün göz içerisine yerleşebilme ihtimali. Bu sebeple kontrollerimi düzenli olarak yaptırmam gerekecek. <br /><br />Hastalıkla ilgili internette görsel arama yaptığınızda karşınıza çıkacak fotoğraflar benim şu an ki halimle kıyas edilemeyecek kadar kötü ancak müdahele edilmediğinde ortaya çıkacak manzara sanıyorum benzer olacaktır.<br /><br />Zona'ya yakalanmamak için su çiçeği geçirmemiş olmanız, geçirdiyseniz de hastalığı tetikleyen ve bedenin direncini düşüren tüm erkenlerden uzak durmanız gerekiyor. Yani neredeyse imkansız. <br /><br /><span style="font-weight:bold;">Burada yazdıklarımı elbette ki bir blog içeriği olarak kabul etmeli ve rahatsızlık ile ilgili şüpheleriniz söz konusu ise doktorunuza görünmelisiniz.<br /></span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-28703207019731289892010-07-04T22:33:00.004+03:002010-07-04T22:46:16.695+03:00Oovoo.com'u deneyin<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA0WMM3OF-wQM6wBSqDYuwUOVEsEDyRtXj9KwCA_qbxBKg3NxYseY7v04MZ3FZHWvkEgRMnV1Igv4zDPhQE7NCm_8txFkoVCLS14T58TrZVLg2uURm-qJtDwwA186ta-gk5E8FMsLnTeGK/s1600/home1.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 225px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA0WMM3OF-wQM6wBSqDYuwUOVEsEDyRtXj9KwCA_qbxBKg3NxYseY7v04MZ3FZHWvkEgRMnV1Igv4zDPhQE7NCm_8txFkoVCLS14T58TrZVLg2uURm-qJtDwwA186ta-gk5E8FMsLnTeGK/s400/home1.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490139731479303122" /></a>Özellikle işiniz gereği şehirler arası ya da ülkeler arası görüşmeler, toplantılar yapıyorsanız Oovoo'yu da denemenizi tavsiye ediyorum. Aynı anda çok sayıda kişinin kamerası ile bağlanabildiği ve arayüzü ile de çekici olan bu program ihtiyaç duyduğunuz çok sayıda konuda çözüm üretmiş.<br /><br />Benim en çok beğendiğim özellikleri ise şunlar;<br /><br />-Anında çoklu konferans görüşmeyi görüntülü olarak yapabilirsiniz. <br /><br />-Toplantı sizin için önemli ise anında kaydedebilirsiniz. <br /><br />-Toplantı anında muhattaplara masa üstünüzden bir paylaşım (sunum gibi) yapmak istiyorsanız bunu da anında yapabilirsiniz. <br /><br />-Kontak listenize eklediğiniz bir kişiyi listenizdeki diğer kişilere ya da seçtiğiniz kişilere anında iletebilir ve böylelikle toplantıda bulunması gereken herkese yeni kişiyi ekletebilirsiniz.<br /><br /><a href="http://www.oovoo.com/Home.aspx"><span style="font-weight:bold;">Oovoo.com</span></a>'u ziyaret ederek <a href="http://www.oovoo.com/Download.aspx"><span style="font-weight:bold;">hemen indir</span></a>ip deneyin derim.Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-33006552826348816702010-06-20T23:31:00.008+03:002010-06-21T00:02:17.077+03:00İyi ki doğdun<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhskqws7r8Vay9C23tBYAURfuczm2Y0S1AOujQGqW9vQZ9etVEPZkEsaw2-luIZ-clzK4a0J-Gno4QD9CJTJCDS4JVuuJEpicY2rcbITh7LunbhXmW7V_Qv8M3VgevF9kjUCUtuOjUG87sW/s1600/G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BC000.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 162px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhskqws7r8Vay9C23tBYAURfuczm2Y0S1AOujQGqW9vQZ9etVEPZkEsaw2-luIZ-clzK4a0J-Gno4QD9CJTJCDS4JVuuJEpicY2rcbITh7LunbhXmW7V_Qv8M3VgevF9kjUCUtuOjUG87sW/s200/G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BC000.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5484962799563227154" /></a><br /><br />Bir dönme dolaba binmek gibi seninle hayat. Bir havadar kabinin içinde kah gökyüzünden yaşamı izlemek kah yeryüzünde yaşama karışmakla geçiyor zaman. <br /><br />Bilet gişesine gidip "<span style="font-weight:bold;">bir ömür boyu için 2 kişilik bilet</span>" dediğimiz andan bu yana geçirdiğimiz tüm "<span style="font-weight:bold;">dönme dolap zamanı</span>" boyunca hep aynı dünyayı seyretmedik. Yazı, kışı, baharları gördük. Ağlayanları, gülenleri, korkanları gördük. <br /><br />Bazen ağladık, çoğu zamanda güldük. Şaşırdığımız da oldu kendimizle birlikte insanlığa. Katıldığımız da oldu ayrılarak aralarına.<br /><br />Hiç bitmeyen bir eğlence için doğmuş gibisin. <br /><br />Benim için gördüğüm her şeyden daha kıymetlisin. <br /><br />İyi ki doğdun.Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-43804439798026341292010-06-16T21:37:00.011+03:002010-06-16T22:18:39.782+03:00Son 4 Dünya Kupası, Ben ve FIFA 99<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6gv3bD64PBEmpzLrK5836wZOP7rJ5yjYGzRj78UgTFlq-lYS0OzcUyOmrcGY0Te7v6VmMKUyYOBiF4iKyN9YFI1j7Msm9_0VrKpvqVIDby6xCVqztbj4IJW9WHX3lnkf7Uf8q4wAjjIi6/s1600/5494_106300413980_602558980_2188365_309605_n.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 240px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6gv3bD64PBEmpzLrK5836wZOP7rJ5yjYGzRj78UgTFlq-lYS0OzcUyOmrcGY0Te7v6VmMKUyYOBiF4iKyN9YFI1j7Msm9_0VrKpvqVIDby6xCVqztbj4IJW9WHX3lnkf7Uf8q4wAjjIi6/s320/5494_106300413980_602558980_2188365_309605_n.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483444060511794770" /></a><br /><br /><span style="font-style:italic;"><br />Ve yine bir konuk yazarımız var. Bu sefer blogumuzda bir dostumuzu ve çok iyi bir blog yazarını ağırlıyoruz. Vakit ayırıp yazdığı ve sizlerle bu blog üzerinden paylaşma cömertliğini gösterdiği güzel yazısı için çok teşekkür ederiz Fatih MISTAÇOĞLU'na. <br /><br />Fatih'i (<span style="font-weight:bold;">nam-ı diğer fab</span>) <a href="http://fablamaca.blogspot.com/"><span style="font-weight:bold;">Fablamaca</span></a> adlı blogundan da takip etmenizi şiddetle tavsiye ederiz.</span><br /><br /><br /><br /><br />Sene 98. Lise 2. sınıftayım. Bilgisayarla ilk kez tanışıyorum. Sınıf arkadaşım Murat’ın evindeki Windows 95 işletim sistemli bilgisayarında, 14” ekranda FIFA ‘98 oynuyoruz. Oyunun bir klavye, bir mouse ile karşilıklı oynanabildiği yegane örneklerinden. Hey gidi!<br /><br />Dünya kupası Fransa’da oynanıyor o sene. Şimdi düşününce ne kadar da uzak. Şöyle bir göz attım, Türkiye finallerde yok. Tabii ki yok. O zamanlar kimse Türkiye’yi dünya kupası finallerinde görebilmeyi ummuyor ki. Halen geçmişin ceremesini çekiyoruz. Uluslararası platformda kayda değer bir yerimiz yok. Biz FIFA 98 oynuyoruz. Oynadığın takıma Zidane’ı, Davor Suker’I, Di Baggio’yu almak büyük ayrıcalık.<br /> <br /><object width="480" height="360"><param name="movie" value="http://www.dailymotion.com/swf/video/x6a99o"></param><param name="allowFullScreen" value="true"></param><param name="allowScriptAccess" value="always"></param><embed type="application/x-shockwave-flash" src="http://www.dailymotion.com/swf/video/x6a99o" width="480" height="360" allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always"></embed></object><br />Sene 99 oldu, FIFA 99 geldi. O oyunu yıllarca oynadık biz! Ben başka bir oyun üzerine, böylesi bir rekabet bilmiyorum. FIFA 2000 falan geldi ama hikaye! 4 arkadaş çılgınlar gibi oynuyoruz. İnternet memlekete ulaştı, internet cafeler pıtır pıtır açıldı İstanbul’umun dört bir köşesinde. Artık çoklu oyuncu seçeneği var, kimisi maltipıleyır der. Teknoloji son hızıyla girmişti hayatımıza. O sene biz de aile olarak bir internet cafe açtık, bilgisayarlar ve maltipıleyır seçeneği hayatımızın bir parçasıydı artık.<br /><br />Sene 2002. Üniversite 2. sınıf. Yeni bir dünya kupası yeni bir heyecan dalgası sarmıştı ülkeyi çünkü Türkiye 48 yıl aradan sonra dünya kupası finallerindeydi! Nasıl bir yol kat etmiştik 4 yılda? Haziran ayı boyunca süren maçlar sırasında halen okula devam etmekteydik. Ders çikisi civardaki cafelerde maçları izliyorduk. Hatırlıyorum, iyi de başlamamıştık Türk Milli Takımı olarak. Kosta Rika’dan 1, Çin Halk Cumhuriyet’inden son maçta 3 puan alarak, avaraj farkıyla Brezilya’nın arkasında çikmistik gruplardan. Türkiye Dünya Kupası’nda 3. oldu o sene! Brezilya’ya 2 kez yenildik o turnuvada; bir gruplarda, bir de yarı finalde ama adamlar 5. kez dünya şampiyonu oldular o sene, çok da üstelememek lazım. Biz de bir yandan FIFA 2002 World Cup oynuyoruz. Hakan Şükür’le çektigimiz şutlarımız alev alıyor o sene bilgisayar ekranlarında!<br /><br />Sene 2006. Bir başka dünya kupası gelip çatmisti. Almanya 2006. Türkiye gene ortalarda yok bu kupada. 4 sene öncesinin dünya 3.’sü, Ukrayna’nın ardından gruplardan çikamiyor, üstelik İsviçre maçı sonrası FIFA tarafından akıllara zarar cezalara çarptiriliyordu. Öte yanda 2002’den bu yana FIFA 2003, 2004 ve 2005 gelmiş, geçmişti. 2004 pek tutulmamış, 2005 gönüllerimizi fethetmeyi başarmıştı. 2006 dünya kupasıyla ilgili bir ilginç anım da maçların bir kısmını, bitmeyen askerliğim sebebiyle 5 günlüğüne geri çağırıldığım Kastamonu’da, babaannemin evinde izleyişimdir. Bunun yanında 2006 Dünya Kupası’nın en unutulmaz olayı elbette Zidane’ın finalde Materazzi’nin göğsüne attığı kafadır. O sene emekli olan Zidane’ın kafası hep özlenecektir bana göre. Zidane kafası!<br /><br />Sene 2008. Ben İngiltere yolcusu olarak 29 Şubat’ta Türkiye’den ayrılır, önce uçakla Londra’ya, ardından trenle East Sussex’e, 17 ay boyunca yaşayacağım küçük ve sevimli kasaba Mayfield’a gelirim. Burada bir yandan İngilizce’mi geliştirir, bir yandan da İngiliz kültürüne yakın markajda bulunurken, öte yanda 1998’den başlayarak anlattığım kısa dönemin sürmekte olan başkalaşimına yeni bir açıdan bakma şansı bulurum. FIFA oyununu malesef FIFA 2008’le, kuzenimle aramda genelde onun dominasyonuyla sonuçlanan ama daima tat veren bir çekismeyle geride bırakmışımdır. 2008 Haziran’ında, ilk defa uluslararası bir futbol turnuvasını bir Avrupa ülkesinde, futbolun beşiği olarak adlandırılan İngiltere’de izlemekteyimdir. Küçük kasabada hemen herkes maçları takip etmekte, evlerde, publarda ekranların karşisına dizilmektedir. Turnuvaya yavaş başlayan Türkiye son dakika gazlarıyla yüzümüzü güldürür ve beni yüzümde Türk Bayrağı renkleriyle kalabalığın arasına çıkartır. Sanılanın aksine herkes çok ılımlı, çok arkadaş canlısıdır. Holiganımsı davranışlara hiç rastlanılmaz. Demek ki beş parmağın beşi de bir değilmiştir. Bir başka ilginç nokta meslek icabı arkadaşlarımın bir çogu bayandır ve hepsi de futbolla çok ilgilidirler. Maçları hep beraber, kaçırmadan izleriz. Türkiye, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda İspanya ve Almanya’nın ardında 3.lüğü Rusya ile paylaşır. Kendisine helal olsun dedirtir. <br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKwbPm_TFXK0qmJmafMGUxxp5EIx_A1ujLiIyRRtR_tY3JtritLDSaT1XQyI01c-5SDVZ5i4-g1JezOHVCm2A2cKaQUdDyzYkk8l3rpoSylr_79mxqBxMDQUcBmPxc0ddhtGQC-1bmRBi-/s1600/2010-FIFA-world-Cup-logo.jpg"><img style="float:right; margin:0 0 10px 10px;cursor:pointer; cursor:hand;width: 279px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKwbPm_TFXK0qmJmafMGUxxp5EIx_A1ujLiIyRRtR_tY3JtritLDSaT1XQyI01c-5SDVZ5i4-g1JezOHVCm2A2cKaQUdDyzYkk8l3rpoSylr_79mxqBxMDQUcBmPxc0ddhtGQC-1bmRBi-/s320/2010-FIFA-world-Cup-logo.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483444897533578642" /></a>Sene 2010. Artık Tunbridge Wells isimli, Londra’nın 1 saat güneyindeki bir beldede yaşiyorum. Bir dünya kupası daha gelmiş, çatmıştır. Güney Afrika’da yerlerini alan 32 ülke arasında gene Türkiye yoktur. Kendi ülkeni izlemek, desteklemek olaya bambaşka bir tat kazandırmaktadır ve bunun tadı özellikle ülke dışında olduğunda daha da bir ayrıdır. <br /><br />2 gün once İngiltere maçını izlemek üzere İngiliz ev arkadaşim Christian’la bir puba gittik. İçerisi tıklım tıklım doluydu ama bizim erkeklerin meyhaneye doluşup maç izlemeleri gibi değil. Topluluğun en az yarısı, belki de fazlası bayandı. Bu görüntü bana çok ilginç ama bir o kadar da hoş geldi. Bizde futbol izleyen bayan yok demiyorum ancak böyle bir görüntü de yok. İngiltere, kolaylıkla geçmesi beklenen Amerika engelinde çok basit bir şekilde 2 puan kaptırmıştı ama maç sonrası kalabalık her ne kadar oyundan tatmin olmamışsa da futbolu bittiği yerde bırakıp içkilerine dönerek muhabbetlerine kaldıkları yerden devam ettiler. Bizde böyle bir görüntü de yok! <br /><br />İngiltere’de bir Türk’ün gözünden yeni başlayan 2010 Dünya Kupası ve dünya futbolunun, bilgisayar oyunlarıyla harmanlanmış bilinmeyen tarihi böyle. Ancak konunun diğer bir yanını da bağlamak gerek. FIFA 2008’den sonra maalesef FIFA 2009 ve 2010 oyunlarını oynama şansı bulamadım. Ancak şans eseri bir kaç hafta önce bilgisayarımı temizlerken dosyalar arasında bir FIFA 99 klasörü buldum ve “hadi canım” diyerek uygulama dosyasını çalistirdigimda gözlerime inanamadım! Yıllar öncesinin oyunu, hatıralar ve duygularla iç içe geçmiş menüsü, görüntüsü gözlerimin önündeydi. Bu yazıyı 2010 Dünya Kupası’nı, İtalya - Paraguay maçını izleyerek yazıyorum ve yazının hemen ardından benim için adeta geçmişe yolculuk olan FIFA 99’u oynayacağım. <br /><br />98’den bu yana çok şey değişti. Dünya değişti, teknoloji gelişti; futbol değişti, Türk futbolu gelişti. Ancak bütün bu değişimlerin yanında bazen öyle şeyler var ki, bu değişimlerden etkilenmeyerek hayatınızda kalıp usanmaksızın sizin yüzünüzü güldürebiliyor. Hani Mastercard’ın dediği gibi: Kırmızı-Beyaz atkı 15 Lira, Afrika’ya uçak bileti 1500 Lira, Türkiye’yi finallerde izlemek paha biçilemez. Belki bu sefer olmadı ama en azından FIFA 99’um var. O bana yeter…<br /><br />14.06.2010 / England / Kent / Tunbridge Wells<br />oda / laptop / bira / cips / İtalya 1 - 1 ParaguayAnonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-8143275605716850152010-05-29T21:50:00.007+03:002010-06-17T21:23:42.076+03:00Bir sosyal medya projesi : Lezzetin TarifiBu yılın başında "<span style="font-weight:bold;"><a href="http://mothandmoth.blogspot.com/2010/01/sosyal-medya-hakkndaki-goruslerim-karar.html">Sosyal Medya Hakkında Görüşlerim : Karar Sizin</a></span>" isimli bir içerik girmiştik blogumuza. <br /><br />Ocak ayında yazdığım bu yazının sosyal medyanın kullanımına ilişkin kişisel görüşlerimi içerdiğini hatırlatmak isterim. Yazının sonunda ise o dönem henüz planlama aşamasında olan ve görüşlerimi destekleyecek bir sosyal medya projesini tamamladıktan sonra burada verilerini paylaşarak aktaracağımı ifade ve ima etmiştim.<br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzeP33r1tCVJjZC2XnLMSVVi0vi-nrHEoghDHpPglS9FXpyvb8XKlPdznyxpl4PVLiJ-Bb1YjEV5tkyqntUab63-k_hCTHbZbLzVKQGfjuINCdrr6k1mha18YzBKMb7qysAp1NmQFJM8dI/s1600/1fa62febd1f738a35fe0054d4f797379_1274867182.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 134px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzeP33r1tCVJjZC2XnLMSVVi0vi-nrHEoghDHpPglS9FXpyvb8XKlPdznyxpl4PVLiJ-Bb1YjEV5tkyqntUab63-k_hCTHbZbLzVKQGfjuINCdrr6k1mha18YzBKMb7qysAp1NmQFJM8dI/s200/1fa62febd1f738a35fe0054d4f797379_1274867182.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5476785821587488226" /></a>Bu çalışma, Lay's markası için <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.wandadigital.com/">Wanda Digital</a></span> ve <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.virgul.com/interaktif-projeler.reklam">Virgül</a></span>'ün iş birliği ile ortaya koyulan <span style="font-weight:bold;"><a href="http://lezzetintarifi.blogcu.com">Lezzetin Tarifi</a></span> adlı projeydi.<br /><br /><span style="font-style:italic;">Öncelikle projenin planlaması hakkında bilgi vermek isterim.</span> <br /><br />Lezzetin Tarifi, Lay's ile yapılabilecek yemek tariflerinin bir blog üzerinden ziyaretçilerle paylaşıldığı bir projedir. Tarifler ünlü aşçı <span style="font-weight:bold;">Eyüp Kemal Sevinç</span>'e ait. Proje için <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.blogcu.com/">Blogcu.com</a></span> sitesi alt yapısı ile bir blog hazırlandı. Amaca uygun olarak çok fazla detay içermeyen, sade bir tasarımla hazırlanan blog 24 Mart tarihinde online oldu. Blog yazarlarından girilmiş olan içerikleri ya da kendi ürettikleri tarifleri bloglarında yayınlamaları istendi. Bunu yapan blog yazarları arasında içeriği en çok beğenilen 50 yazara sembolik olarak ödüller verildi.<br /><br />Facebook, Twitter ve diğer mecraların hedef alınmadığı, yalnızca Blogcu.com üyesi blog yazarlarının katılması hedeflenen yarışma için Blogcu.com'un kampanya için merkez seçilmesinin sebepleri arasında Türkiye'nin en çok ziyaret edilen sitelerinden birisi olması (<span style="font-style:italic;">Ocak 2010 iab ölçümlerinde reach' e göre 1. sırada, tekil ziyaretçiye göre 4. sırada yer alıyor</span>), <span style="font-weight:bold;">1 milyonun üzerinde</span> blog yazarının bu site alt yapısını kullanıyor olması, kampanya bloguna girilen her içeriğin anında tüm blog yazarlarının takip alanında görüntülenebiliyor olması gibi başlıkları sayabiliriz.<br /><br />Ayrıca Blogcu.com sitesi, <span style="font-weight:bold;">kadın hedef kitlenin Türkiye'de en çok ziyaret ettiği 6. site</span> durumunda. Bu tarz bir kampanyayı yapabileceğiniz siteler sıralamasında ise 2. sırada yer alıyor.<br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuw-gU0LQ0lAhnDA1yB97Yv9hX7ksxE280fL0lgXoUrfd1kWkUTJv6F_iDIxpQFSuov6WrY8u0bzhuSTepziBGotiZFprNUlUxvMwHO98jO9JeBMLiiV6vSNRZuXlOg8RxR_HRqlY4O2Oc/s1600/Ads%C4%B1z.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 199px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuw-gU0LQ0lAhnDA1yB97Yv9hX7ksxE280fL0lgXoUrfd1kWkUTJv6F_iDIxpQFSuov6WrY8u0bzhuSTepziBGotiZFprNUlUxvMwHO98jO9JeBMLiiV6vSNRZuXlOg8RxR_HRqlY4O2Oc/s400/Ads%C4%B1z.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5476785498159188098" /></a>Lezzetin Tarifi yarışmasına katılmış her blog yazarı kimseyle iletişime geçmeden kendi bloglarında içeriklerini paylaştılar. Paylaşılmış tüm içerikler kendileri ile iletişime geçilmeden marka blogunun kontrol panelinde anında görüntülendi ve yarışmaya uygun bulunan içerikler onaylanarak marka için açılan bir <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.blogcu.com/kanal/lays">kanal</a></span>da ayrıca görüntülendi.<br /><br /><span style="font-weight:bold;">24 Mart - 17 Mayıs</span> tarihleri arasında alınan istatistikler ise şu şekilde;<br /><br /><span style="font-weight:bold;">Blogcu.com üzerinde en çok ziyaret edilen 11. blog :</span> <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.lezzetintarifi.blogspot.com">www.lezzetintarifi.blogspot.com</a></span><br /><br />Lezzetin Tarifi blogu tekil ziyaretçi sayısı : <span style="font-weight:bold;">465.000</span><br /><br />Lezzetin Tarifi içeriklerinin blog yazarlarının takip alanlarında görüntülenme sayısı : <span style="font-weight:bold;">157.000</span><br /><br />İçeriklerin portal ve kanallar sayfalarında görüntülenme ve tıklanma sayısı : <span style="font-weight:bold;">2.139.000</span> / <span style="font-weight:bold;">65.0000</span><br /><br />İçeriklerin "beğen"ilme sayısı : <span style="font-weight:bold;">3.950</span><br /><br />İçerikler hakkında blog ve stream alanında yapılan yorum sayısı : <span style="font-weight:bold;">652</span><br /><br />Yarışma için paylaşılan içerik sayısı : <span style="font-weight:bold;">233</span><br /><br />Bu istatistikler dışında; içeriklerin sosyal medyada paylaşılma sayısı, 233 içeriğin farklı bloglarda ayrıca görüntülenme sayısı, o alanlarda yapılan yorum ve beğenilme sayıları v.b. istatistiklerde "real time" olarak izlenebiliyor.<br /><br />Bu proje aynı zamanda sosyal medya paylaşımlarını amaçlayabilir, blogspot ve wordpress gibi farklı blog tabanlarını kullanan yazarlarında katılabileceği bir versiyonla da çalışabilirdi. Ancak bu yol tercih edilmedi.<br /><br />Önemli olan çalışmanın istatistikleri değil aslında. Önemli olan, bu iletişim için hiç bir manuel işlemin (<span style="font-style:italic;">içeriklerin girilmesi dışında</span>) gerçekleştirilmemiş olması ve tek merkezden yapılan bir iletişimle mümkün olduğunca fazla blog yazarına ulaşılmış ve onlarla iletişim kurulmadan yarışmaya katılmalarının sağlanmış olmasıdır. <span style="font-weight:bold;">En önemli konu ise yapılan her aksiyonun anında takip edilmesi ve istatistik olarak sunulabilir hale getirilebilmesidir.</span><br /><br />Lay's için yapılan bu çalışmanın bitmesine yaklaştık. Bu çalışma bundan sonra yapılacak projeler için önemli bir referans olduğu gibi geliştirilmesi gerekli olan tüm alanlarında tespit edilmesine imkan sağlamıştır.<br /><br />Sosyal Medya iletişimlerinde insan unsurunu en aza indirip, mümkün olduğunca çok kişiye ulaşmak ve ulaşılan her kişi ile girilen etkileşimin ölçülebilir olması gereklidir. Aksi durumda sosyal medya <span style="font-weight:bold;">iletisi</span> gerçekleştirmiş olabiliriz.<br /><br />Lay's çalışması istatistikleri ile başarılı ya da başarısız olmuştur. Ancak uygulama biçimi ve iş planı ile çok başarılıdır.<br /><br /><span style="font-weight:bold;">Lay's</span>, <span style="font-weight:bold;">Wanda Digital</span> ve <span style="font-weight:bold;">Virgül</span> çok değerli bir case'i tamamladılar. <br /><br />Karar sizin:)Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8424277079233953015.post-74686186939412337052010-05-19T23:57:00.005+03:002010-05-20T00:32:17.284+03:00Avrupa seferine hazır olun<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0aT3kQNqp4aOXFdCLHn79UpSXk5TUAGerkEJ7d1yV_maX91NayQDcKl3RxAwcxiO4LCppexA_IX1fblf6MMsIjszN6frIAEVxpvXGxySUFb1IvLQAMDuPBHv4DDUdCj3if_ocIfDSg13I/s1600/Ads%C4%B1z.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 135px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0aT3kQNqp4aOXFdCLHn79UpSXk5TUAGerkEJ7d1yV_maX91NayQDcKl3RxAwcxiO4LCppexA_IX1fblf6MMsIjszN6frIAEVxpvXGxySUFb1IvLQAMDuPBHv4DDUdCj3if_ocIfDSg13I/s400/Ads%C4%B1z.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5473096309659703778" /></a><br />2005 yılında Maksut Coşkun tarafından Ankara'da kurulan <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.mcd-genclik.com">MCD Gençlik Kulübü</a></span>'nün "<span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.genclikotobusu.com">Gençlik Otobüsü</a></span>" projesi ilgimizi çekiyor son günlerde.<br /><br />Ankara'da çeşitli üniversitelerde okuyan öğrenciler için eğitimler veren ve özellikle yabancı öğrenciler için oryantasyon programları olarak kabul edilebilecek çalışmalar yapmak üzere yola çıkan kurum şimdilerde çok özel ve önemli bir projeyi de yürütüyor. <br /><br />Yapılmış <span style="font-weight:bold;">en büyük gençlik projesi</span> kabul edilen projenin amacı Avrupa'da yaşayan gençleri bir araya getirerek sürdürülebilir ortaklıklar ortaya çıkması.<br /><br />Daha öncede Avrupa Birliği fonları ile projeler düzenleyen MCD Gençlik Kulübü bir slogan karşılığında gençleri <span style="font-weight:bold;">52 günde 20 Avrupa başkenti</span>ne götürüyor. <br /><br />17 AB üyesi ülkenin de yer aldığı projeye katılabilmek için yaratıcı sloganınızı SMS ile göndermeniz yeterli olacak. 1-31 Mayıs tarihleri arasında tüm oparatörlerden "<span style="font-weight:bold;">GO</span>" yazarak <span style="font-weight:bold;">3717</span>'ye gönderen 17-30 arasındaki <span style="font-style:italic;">(30 yaş üstü kişiler slogan gönderebilir ve ödül kazanabilirler ancak ödülü 2. şahıslara devretmek zorunda olacaklar.)</span> 30 genç yola çıkmak için hak kazanacak. Tabi ki önce beğenilen 300 sloganın sahibi ile <span style="font-weight:bold;">1-7 Haziran</span> tarihleri arasında gerçekleştirilecek mülakata katılmaları şart. Birden fazla slogan göndermeniz de mümkün.<br /><br />Slogan temaları, gençlik otobüsü, gençlik, barış, dostluk ve MCD olarak belirlenmiş.<br /><br />Otobüs <span style="font-weight:bold;">12 Temmuz</span> tarihinde Ankara'dan hareket edecek.<br /><br />Gençlik Otobüsü hakkında ayrıntılı bilgi için <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.genclikotobusu.com">tıklayınız</a></span>.<br />MCD Gençlik Kulübü hakkında ayrıntılı bilgi için <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.mcd-genclik.com/mcdgenclik.asp">tıklayınız</a></span>.<br />Gençlik Otobüsü projesi hakkında bir yazı için <span style="font-weight:bold;"><a href="http://www.kulturlu.com/kulturlu-com/genclik-otobusu.html">tıklayınız</a></span>.Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15941330269295245588noreply@blogger.com0