Mutlu Yıllar :)

Category:

2008 için teşekkürler

Category: ,

Yazıyı okumadan önce 2008'i bana unutturmayacak şarkıyı dinlemeye başlamanızı öneririm.



2008 geride kaldı. Hayatımızın 1 yılı da. 1 yıl boyunca saygısı ve vakarıyla geçen zamana teşekkür ederim.

Tüm yaşamım boyunca, yaşanılan zamanın ardından geriye elimde bir servet gibi kalan en değerli mirasın dostlarım olduğunu bildim. Onlarsız ne yaptığım doğru seçimlerin bir anlamı olurdu, ne yaşadığım güzel anların. Hepsinin adını yazamayacağımı bildiğim için hemen şimdi hepsine teşekkür ederim.

Tüm yıl boyunca bu blogta sizlerle yapabildiğim kadar özenli bir biçimde öğrendiklerimi, yaşadıklarımı, fikirlerimi, deneyimlerimi paylaştım "moth" ile birlikte. Çıktığım her yolda yanımda olması ile daima gurur duydum, huzur buldum. Varlığı için O'na teşekkür ederim.






Tüm yıl boyunca görmek için çırpındığım ve birlikte olduğumuz zamanlarda dünyanın geri kalan her şeyinden uzaklaşarak kendimi "baba" olarak müthiş hissettiğim kızıma minicik yaşına rağmen kocaman sabrı için teşekkür ediyorum.

Bazen hayatın acımasız tırnakları tenime saplandı 2008 yılında. "Bu hep olur" deyip aşmasını bildiğim için önce kendimi tebrik etmek istiyorum. Kendimle gurur duyduğumu söylemem kimseyi rahatsız etmeyecektir umuyorum. Kendime teşekkür ederim.

Bu yıl eski dostlarım ve yeni dostlarımla ikinci yarısını harika geçirdiğim bir dönem yaşadım. Yeni dostlarım için, eski bir dost olan Burak Büyükdemir' e teşekkür ederim herkesten önce. E-tohum sandığından çok daha fazla insanın yaşamını değiştirdi.

Kişisel bir tercih olarak kapılarını çaldığım harika Nokta ailesine -isimlerini tek tek yazmak yerine-, kapılarını sonuna kadar açtıkları ve yaşamımın en büyük hediyelerinden birisini sundukları için minnettarım. Çok teşekkür ederim.

Birlikte çalışmamız benim için bir hayaldi ilk e-tohum karşılaşmamızda. Hemen karşı masamda olması bana çok şey katıyor. Teşekkür ederim Burcu Tüzün.

Kimi insanların hayatınızdan hiç çıkmamasını istersiniz. Paylaştığımız ve geliştiğimiz anlar, sohbetlerimiz, kahvelerimiz ve her şey için sonsuz teşekkür ederim Tuğçe Esener.

Bir ev arıyordum 2008' in son döneminde. Tanrı bana bir ev değil, dünyada çok az insana nasip olarak eşsiz bir ev arkadaşı ile birlikte bir mutluluk verdi. Hayatım boyunca kendimi borçlu hissedeceğim adam Ahmet Bülent Zorlu' ya çok teşekkür ederim.

Akşam saatleri içimde bir özlem depreşiyor. "Yahu gelseler de bir çay ya da kahve içsek" diyorum. Çabaları ve azimlerine hayranlık ile baktığım başarılı iki adamla geçirdiğim saatlerin dillendirilemez bir yanı var. Metin Kahraman ve Harun Pekşen' e çok teşekkür ederim.

Friendfeed, kullanan herkes için çok önemli bir mecra oldu bu yıl. Herkese hediyeleri olduğunu düşünüyorum. Bana huzur da hediye etti. Nursel Dokuzlar' a iliklerime kadar sokuşturduğu huzur için, birlikte dinlediğimiz yüzlerce şarkı için ve gülen yüzü için teşekkür ederim.

Bitmek bilmeyen enerjisi ile etrafımda olmasından zevk alıyorum. Adını anmak çoğunlukla "e ne zaman buluşacağız" cümlesini de hemen aklıma getiriveriyor. Burcu Sarar' a teşekkür ediyorum.

Bir insana şapka bu kadar mı yakışır:). Samimiyeti yüzünden okunabilen nadir insanlardan Uğur Akdemir' e teşekkür ederim.

Hepimize ders verecek çalışkanlığı ve yardımseverliği için Müge Cerman' a teşekkür ederim.

Murat Kaya. Adını söylemem yetecek aslında:) dertli editör ve bulunmaz dost. Teşekkür ederim.

Bıkmadan usanmadan yazdığı ve yaşamımı zenginleştiren aklı için Tunç Kılınç'a teşekkür ediyorum.

Kral adam namının hakkını veren tevazusu ve gülen gözleri için Murat Kahraman' a teşekkür ederim.

Yıkılmaz erdemi ve yılmayan ruhu için Ömer Ekinci' ye çok teşekkür ederim

Tüm tercihleri ile herkese örnek olması gereken kişiliği için Mert Erkal' a teşekkür ederim.

Teşekkür listem anladığım kadarıyla uzun olacak. İsimlerini andığımda bana çok şey ifade eden aşağıda isimleri yazan herkese onları çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Dostlukları için herbirine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Ali Servet Eyuboglu

Burak Dönertaş
Can Oktay Heper
Cihan Ergür
Devletşah
Elif Salar
Elif Yılmaz
Engin Dikmen
Eray Endeş
Erhan Erdoğan
Fatih Taşkıran
Fırat Coşkun
Göktuğ Oğuz
Handem
Nilüfer Gürtekin
Önder Eren
Özgür Alaz
Refik Çağlayan
Sadık Kocabaşa
Selçuk Hoca
Türker Keskinpala
Tuncay Tuncer
Yasemin Özdemir
Yeliz Öz
Yusuf İbili
Yusuf Ozan Taşdemir
Ömer Enis
Şekip Can Gökalp

Haluk Abi

Category: , ,

Geçtiğimiz hafta Cuma günü akşam yemeğini İdeshot' un yaratıcıları Metin ve Harun ile yemek istedim. Onların rehberliğinde Esentepe' de küçük bir dürümcüye gittik. Onların daha önce çok defa gittikleri bu yerin adı Haluk Abi.

Adını sahibinden alan mekan küçük olmasına karşılık oldukça leziz bir mutfağa sahip. Yemeklerinden daha çekici olan ise Haluk Abi' nin sohbeti ve hayat hikayesi. Kendisi ile bizzat tanışmanızı ve o güzel sohbetini dinlemenizi tavsiye edeceğim için burada ayrıntıları ile anlatmayacağım herşeyi.

56 yaşında genç bir adam Haluk Abi. Yaklaşık 10 yıl önce kapattığı fabrikasının ardından bir dürümcü açmış. İktisat mezunu Haluk Abi yatırım yapmayı biliyor denebilir. Kendisinin ifadeleri ile dürümcüyü açmak için şuan ki nokta da fizibilite çalışması yapmış. Çok fazla insanın geçtiği ve çok sayıda öğrencinin yaşadığı bir nokta olması önemli etkenlerden olmuş. Daha büyük bir yer açmak yerine orta halli bir dükkan açmayı stratejik olarak gerekli görmüş.

Haluk abi benim ilk kez şahit olduğum güzel ve ilham verici bir uygulama ile tanınıyor aslında. Dükkanının camında her gün değişen bir günün sorusu ilan ediliyor. Eğer sorunun cevabını biliyorsanız çorbanız Haluk Abi'den. Ben ilk kez gitmiş birisi olarak günün sorusunu bildim ve çorbamı ücretsiz içtim gerçekten. Bu doğru ürün, doğru yer ve doğru pazarlama Haluk Abi'yi mahallenin en sevilen mekanının sahibi yapmış.

İki çocuk babası Haluk Abi, çocukları 18 yaşına girdiğinde onlara iki hediye aldığından bahsetti. Çerçeve içinde bir Türkiye haritası ve bir mercek. Oldukça ilginç bu iki hediyenin anlamlarını da hemen anlatıverdi.

Türkiye haritası; ülkelerine bakıp milliyetçi duyguları pekişsin diye değil, bu ülkede yapacakları ticaret ve işler için ulaşmaları gereken insanların sosyal, kültürel farklarını, ekonomik durumlarını sürekli olarak hatırlasınlar ve doğru ürünü doğru hedef kitleye sunabilsinler diye. Geniş düşünebilsinler ve ulusal işler yapabilsinler istediği için.

Mercek hediyesi için ise şunları söyledi Haluk Abi; "Ben ortaokuldayken mercek ile kağıt yakma deneyleri yapardık. Güneş ışınlarını, merceği sabit tutarak, kağıdın bir noktasına odakladığımızda kağıt yanardı. Merceği odaklamadığımızda yani kağıdın üzerinde gezdirdiğimiz de ise kağıt ısınmazdı bile. Tıpkı bunun gibi ne iş yaparsanız yapın odaklanmak çok önemlidir. Bunu çocuklarımın unutmaması için Mercek hediye ediyorum."

Şaşkınlık içerisinde harika bir yemek yediğim bu güzel dürümcüyü ve ticaret adamını tanımama vesile oldukları için değerli dostlarıma teşekkür ederim.

Haluk Abi'nin adresi : Esentepe girişi Mecidiyeköy (Profilo AVM yanı)

Yemişim yatırımını!

Category:



Konuk Yazar : Mehmet Cihangir

Web Girişim


Not : Bu güzel yazı için sevgili Mehmet' e çok teşekkür ederiz.





Bir çok girişimcinin bugünlere gelebilmesindeki asıl neden; fikirlerine olan aşkları ve sürekli olarak çalışmalarından ileri geliyor. Fakat bir süredir zaten ailemizden, birikimlerimizden ya da bir tanıdığımızdan bulduğumuz sermayenin artık “angel investor” adı altında girişimcilere verilmeye başlaması, girişimciliği -ne kadar niteliklendiremese de- oldukça popüler hale getirdi.

"Girişimime yatırım arıyorum”


Aslında girişimci(!) “abi bir fikrim var ama para olmazsa ben bu işe bulaşmam, unum kuru, tuzum kuru ay sonunda maaşımı alıyorum nasıl olsa!” demektedir. Tabi bu yaklaşımdaki girişimci yatırım alsa da sonuca ulaşamayacağı aşikardır.

Başta şöyle bir hataya düşülüyor; yatırım alınan bir şey değildir, yatırım yapılan bir şeydir. Yani zaten girişimci bir şeylere başlamış, düzenini oturtmuştur ve bu yola çıkmış trene yatırım yapılır. Çünkü yatırımcının cebinde amaçsızca duran para erimektedir. Bu yüzden girişimcinin yatırımcıya ihtiyacından ziyade yatırımcı girişimciye ihtiyaç duyar.

Tabi bir de olayın farklı bir boyutu var, bugün girişimciye tanıdıkları verdiği emeğe saygı duyarak yardımda bulunur ve elindekileri girişimcinin hizmetine sunar. Pazarlama, altyapı, reklam çalışmaları için neredeyse hiç bir şey ödemez. Ama eğer yatırım alınmışsa, sitesine destek bannerı koyan arkadaşınız sizden reklam ücreti ister, basın bülteninizi dağıtan arkadaşınız bir pr ajansı gibi sizden ücret ister, tasarımınızdaki ufak değişiklikleri yapan arkadaşınız ise hizmet bedelini sizden bekler. Çünkü artık girişimci kimliğiniz altta kalmıştır, siz onların yardımından gelir elde etmektesinizdir ve haklı olarak sizden karşılık bekleyeceklerdir...

Bu sefer ne oldu? Ayda 2000YTL masrafla dönen girişiminiz için artık aylık 10000YTL ile zor dönüyor... Peki ne anladınız bu yatırımdan?

Bu arada başlangıçta yapılan yatırımların hiç birinin girişimcinin cebine girmediğini biliyoruz değil mi? Yani aslında bu yatırım ile sadece başka bir firmada değil kendi firmanızda çalışıyor ve ay sonunda CEO(!) maaşı alıyorsunuz...

Sonuçta girişimcinin öncelikle emeği karşısındaki sorumluluklarını yerine getirmesi ve girişimini karlı bir hale getirmesi gerekmektedir, devamında eğer birileri ışığı görmüş ve yatırım yapacaksa işte bu sefer emeğin yanı sıra yatırımın da sorumluluğu alınmalıdır... Diğer koşulda zaten girişimini bir yere getireceği meçhul olan birine yatırım yapmak da ne kadar mantıklı olacağı da şüphelidir.

Genelde projelerin bazıları kendi başına yürüyebilecek iken bazıları da durum gereği oldukça ciddi destekçiler ister. Ama bu destekçilerin hiç birisi projeye inanmadan(özellikle de girişimciye) destek vermek istemezler. Buna örnek olarak Kaybolduk.biz ve Serdar Kuzuloğlu’nu inceleyebilirler...

Peki yukarıda bahsettiğimiz şekilde yemişim yatırımını diyen girişim nasıl olur; Birtabak.com’u ve Sinan Ata’yı inceleyebilirsiniz bu konuda da. Kardaki ajansını kapatıp, böyle bir projeye başladı ve 2 ay içerisinde pazarlamasını, reklamını, altyapısını kendi üstlenerek oldukça güzel bir yere getirdi. Yakın zamanda da Türkiye’nin devlerinden biri ile yaptıkları içerik ortaklığını duyurarak, yatırım yerine kendi emeğiniz ile ne tür karlar elde edebileceğinize güzel bir örnek teşkil edecek...

Dediğimiz gibi yatırım aranan birşey değildir ve istisnai bir durum yoksa ihtiyaç duyulan da bir şey değildir, çünkü siz zaten yol haritanızı cebinize göre çizmişsinizdir(yatırıma göre planladıysanız elinizdeki işi terketmeyin, sizin için memurluk en temizi =) ). Önemli olan tüm aşk ve emeğinizi girişiminize vermeniz ve onu ayakları üzerinde durur bir hale getirmeniz, devamında zaten yatırımcı size gelir. Tabi o zaman yatırımcıya hisseleri vermek ister misiniz o meçhul! =)

Yazar Notu : MSN'de bile samimiyetini ve mutluluğunu yansıtabilen nadir insanlardan Muammer'e mothandmoth'da yazma olanağı vermesinden dolayı teşekkür ederim

Umudunu Kaybetme

Category:

The Pursuit of Happyness/Umudunu Kaybetme, ders çıkarılabilecek harika bir dram-komedi. Tıbbi bir cihazı satmaya çalışan Chris Gardner'ın (Will Smith)borsacı olmaya karar vermesi ve eşinin bu sıkıntılara katlanamayıp oğulları Christopher'ı (Jaden Christopher Syre Smith) babasına bırakarak evi terketmesini anlatıyor film. Will Smith, elindeki cihazı satmaya çalışan, staj dönemi geçirdiği borsa şirketinde işi öğrenen ,oğluyla kirayı ödeyemediğinden evden atılıp, kalacak yer bulmaya çalışan sabırlı ve özverili bir babayı canlandırıyor. Aslında çıkarılacak ders ve verilen mesaj basit: umudunu kaybetmeden hayata tutunma çabası muhakkak seni hedefine ulaştıracaktır, yeter ki bir hedefin olsun.

Filmde ders çıkarılabilecek bir çok replik de mevcut. Bunlardan biri, Chris'in oğluna ''birinin sana bir şey yapamazsın demesine asla izin verme'' cümlesi. Oğluyla basketbol oynarken kullandığı bu cümle, şimdiye kadar kendisine defalarca söylenmiş ve bunların karşısında asla yılmadığını ve oğlunu da kendisi gibi olması gerektiğini anlatan bir replik.

Babasıyla başrolü paylaşan küçük Smith'in de başarısı, ilerde babası gibi iyi bir oyuncu olacağının sinyallerini veriyor. 2006 yapımı Umudunu Kaybetme, kesinlikle izlenilmese gereken ve arşivlerde bulunması gereken bir film. Bazen hayatın diğer yönelerini de görmeyi öğrenmemiz gerekiyor sanıyorum.

Filmin ayrıntıları için tıklayınız

Harika bir sunum

Category: ,

Yaklaşık 2 hafta önce sevgili dostum Tuğçe Esener elinde laptopu ile, bir sunum hazırladığını ve bunu benimle paylaşmak istediğini söyleyerek bana geldi. Kahvelerimizi içerken baktığım sunum gerçek anlamda yüreğimin atışlarını hızlandırdı ve yaklaşık 3 saat sunum üzerinde konuşma fırsatı buldum Tuğçe ile. Zira reklam tasarımları tarihini konu olan harika sunum, üzerinde saatlerce konuşulmaya değer güzellikteydi.

Tuğçe'nin 4 gün önce Slideshare' de paylaştığı ve 2 saat içerisinde eğitim kategorisinde ve slideshare.net ana sayfasına taşınan sunumu ile ilgili minik hikayeyi yazmak istedim.

Tuğçe sunumu Bilgi Üniversitesi'n de bir reklam tasarımı dersi için hazırlıyor aslında. Bu sunum O'nun için bir proje (ödev). Aynı zamanda, benim de tanışma fırsatı bularak derslerine katıldığım Kadir Has Üniversitesi'nde ki öğrencilerine anlattığı konular da bu sunumun parçaları.Yaklaşık olarak 3 ayını harcadığını ve araştırma yaptığını hemen söylemeliyim. Kendisi için reklam tasarımı tarihinin en çekici yılları 1900- 1950 arası dönem. Rekabetin ve pazarlama iletişiminin olmadığı bir dönemde reklam adına ortaya konmuş saf çabaların değerli olduğunu düşünüyor Tuğçe. Çok sayıda markanın reklam tarihlerine kıyaslayarak göz atabileceğimiz sunumu için "Coca Cola' nın Pepsi'siz var olamayacağını ve Coca Cola' nın bugün ki pazarlama iletişimini Pepsi'ye borçlu olduğunu net olacak görebiliyorsunuz" diyor Tuğçe.

Sunumu üniversitede ki dersinde sunduktan sonra izleyenlerin sunumu istediklerini ve CD ile kendilerine ilettiğini ancak talebin artması üzerine slideshare.net'e yüklemek zorunda kaldığını söylüyor Tuğçe. Aslında Slideshare' e yüklemesinin ardından da çok kişinin ilgisini çekmesi sunumun ne kadar değerli olduğunu gözler önüne seriyor bana kalırsa. "History of Advertising" adlı sunum şuan itibariyle 2087 görünüm elde etmiş ve 43 kez favori yapılmış. Tuğçe paylaşımı sonrası maillerin yağdığını ve linkedin.com adresinden çok sayıda kişinin kendisini eklediğini de ekliyor söylediklerine.

Tuğçe'yi bu harika sunumu ve emeğinden dolayı tekrar tekrar tebrik ediyorum. Bu sunum benim açımdan da çok heyecan verici kesinlikle.

Sizi sunumla başbaşa bırakıyorum. Lütfen üzerinde düşünerek slidelara gözatın.

Yes Man - Bay Evet

Category: ,

Bu yazı bugün seyrettiğim "Yes Man" adındaki harika film hakkında olacak ancak öncesinde bu filmi seyretmemiz için davette bulunan Warner Bros. Turkey ile ilgili bir şeyler de paylaşmak istiyorum sizlerle.

Mustafa filmi ile bloggerlar ile tanışan Warner Bros. Turkey, sonrasında da bu özel gösterimlere kendi salonunda devam etti. Duygu Kutlu (Halkla İlişkiler Koordinatörü) Hanımefendi bizzat kendisi mail göndererek bloggerları gösterimlere davet etmeyi sürdürdü. Hatta kendisine mail olarak önerilerimi ilettiğimde bunu dikkate aldı ve örneğin gösterim saatlerini değiştirdi. Bir çok kişinin de maillerine geri döndüğüne eminim. Henüz 3. gösterim gerçekleşti. Bugün ayak üstü Duygu Hanım'la yaptığımız sohbette bu gösterimlere devam edeceklerini ve daha büyük bir salona geçileceğini dile getirdi. Aynı zamanda bloggerların seyrettikleri film hakkında yazı yazıp yazmamaları ile ilgilenmediklerini ve katılımcı sayısının artması için de çalıştıklarını dile getirdi.

Warner Bros. Turkey' in blog dünyası ile bu yakınlaşma çabası ve samimi iletişimi son derece etkileyici. Çok sayıda markanın yeni dönemde bloggerları bir pazarlama aracı olacak değerlendirme arzusu olduğunu biliyoruz. Bu arzuya sahip diğer markalar için de çok doğru bir örnek teşkil ediyor Warner Bros. Turkey. WB' nin bloggerlar ile sürekli ve sabırla ilgilenmesi, katılımcı sayısına bakmaksızın, bir emek harcayarak süreci devam ettirmesi, yazı yazan ellerin ilgisini mutlaka çekecek değerli bir iletişim yaratıyor. Açıkcası benim bu yazıyı yazmamda da en önemli neden Warner Bros. Turkey' in bu stratejisi sonucunda beni samimi oluşuna ikna etmiş olmasıdır. Eklemek istediğim son şey ise seyrettiğim filmi Warner Bros. Turkey daveti vesilesi ile seyretmemiş olsam bile yazmak isterdim. Bu yazıyı yazmak zorunda hissetmemi sağlayacak hiç bir iletişim biçimi yer almıyor organizasyonda.

Yes Man, Jim Carrey ve Zooey Deschanel' in başrollerini paylaştığı harika bir komedi filmi olmuş öncelikle. Jim Carrey hayranlarının hayal kırıklığına uğramayacağını hemen söyleyebilirim. Filmde, yaşamını "hayır" lara hapsederek, elde edilmesi, yaşanması muhtemel her şeyden kaçan bir adamın, ilginç bir tesadüf sonrasında bir arkadaşının cebine sokuşturduğu broşürde bahsedilen seminere katılmasıyla yaşamını değiştirecek olan "evet" kelimesine kavuşması konu edilmiş. Seminer sırasında yaptığı anlaşma sebebi ile her şeye evet demek zorunda kalan Carl, "evet"lerinin hayatına soktuğu yeniliklerden de zevk alacaktır.

Film komedi kategorisinde değerlendirildiğinde 10 puan alıyor kesinlikle. Buna rağmen filmin yalnızca güldürdüğünü söyleyemem. "Hayır"ların ne kadar çok fırsatı kaçırmamıza sebep olduğu ana fikrine artı olarak arzu ettiğimiz ne varsa gerçekleştirmek adına öncelikle kendimizle, toplumla, kurallarla girişmeye mecbur olduğumuz savaşı bir kez daha hatırlatıyor. Film hakkında daha fazla yazmamın vizyonu bekleyenler açısından doğru olmayacağı kanaati ile yazıma son vermek istiyorum. Mutlaka seyredilmeli diyerek tabii ki:)

Not: Filmi yalnız başınıza seyretmekten kaçının. Yanıbaşınızda mutlaka çok sevdiğiniz birisi olsun. Tüm salondakiler de öyle olursa harika olur:)) (Çok şanslıyım)

Filmin sitesi için tıklayınız.

Film hakkında ayrıntılı bilgi almak için tıklayınız.

Film seyredildikten sonra 5 saat içerisinde benim görebildiğim paylaşımlar Warner Bros Turkey' in ne kadar doğru bir iş yaptığını yeniden kanıtlıyor. Paylaşımlara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

Müge Cerman cemshid Murat Kahraman (friendfeed) Onur Yüksel (friendfeed)

Film ayrıntıları için tıklayınız

Pazarlama Çevresi

Category:

Terim 11 : Pazarlama Çevresi

Açıklama : Firmanın hedef pazardaki tüketiciler ya da alıcılar ile olan ilişkilerini başarılı bir şekilde sürdürmek ve geliştirmek için sahip olduğu imkan ve yetenekleri etkileyen ulusal ve uluslararası baskı unsurları (politika, ekonomi, teknoloji, ekoloji, sosyo-kültürel yapı, vb.) ve oyuncular (tüketiciler, rakipler, tedarikçiler, aracılar, çalışanlar, vb.) bütünüdür.

Kaynak

Stilistliğini Konuştur!

Category: ,

Barbie bebeklerimle oynadığım dönemlerde, onların uzun saçlarına çeşitli şekiller vermemin yanında, anneannemin eskimiş ince çoraplarından modern elbiseler dikerdim. Kol yapmayı bilemediğimden genelde tüm kıyafetler straplez olurdu. Ama çocukluk hayalimi şimdi bebeklerin üzerinde değilde, bir internet sitesinde gerçekleştirdim. polyvore.com sayesinde artık seçtiğim kıyafetlerin kolları var:)
Renklerle aranız nasıl? Peki kıyafetlerle? Uyumlu mu giyinirsiniz? İşte size üzerinizde denemeden en şık kıyafetten, en bohemine kadar kiyafet seçenekleri. Sadece kıyafetle sınırlı değil, çeşitli takılar, makyaj malzemeleri, şapkalar, ayakkabılar, çantalar, dekorlar... Türkçe seçeneği bulunan bu sitede setler oluşturarak yarışmalara katılabilir, renklerin birbiriyle uyumunu inceleyebilir, hangi kıyafeti nereden ve ne kadara alabileceğinizi öğrenebilirsiniz. Seçtiğiniz setlerdeki nesneleri girerken, farklı sitelerden nesneler önünüze geliyor. Setlerdeki nesneleri aratırken ingilizce aratmayı unutmayın, seçeneğiniz çoğalır.

İstatistikleri gözden geçirelim:
Polyvore, Şubat 2007'de yayın hayatına başladı. Her ay yaklaşık 1.6 milyon ziyaretçisi var. Ayda 65 milyon kez tıklanıyor ve kayıtlı 440 bin üyesi var. 3.7 milyon ürünle 3.8 milyon "set" oluşturulmuş.

Mağazanı oluşturmak için buraya tıkla.

Bir Reklam Mecrası Olarak Internet

Category: ,



(08 Aralık 2008 Web Girişim 3. sayısında yayınlanan yazıdır.)
Yazının tamamını Web Girişimden okumak için hemen tıklayınız.




Geçtiğimiz günlerde yapılan bir organizasyonda, internet reklamcılığı konulu bir oturumda, bir marka (büyük bir banka) yöneticisi, eline geçen soru fırsatını şu cümleleri söyleyerek kullandı;

Ayırdığımız bütçenin karşılığında çeşitli raporlar sunuluyor bizlere. Kampanyalarımdan birisinde rakamlar o kadar başarılıydı ki bunun mümkün olmadığını farkettim ve ajansıma ilettim. Zira toplam gösterim 3 milyon, ulaşılan tekil ziyaretçi 1 milyon ve sonuç sayfasına yönlendirme 280bin olarak sunuldu. Ajans, bannerlarımızın yayınlandığı büyük portalların birisinde kampanyanın bir süresi içerisinde bannerlarımızın yayınlandığı aynı sayfada bulunan diğer markalara ait tüm bannerların bizim kampanyamız için oluşturduğumuz siteye (URL’ e) yönlendiğini söyleyerek hatayı kabul etti. Söyler misiniz bana bu nasıl ölçümlenebilir bir mecradır?

Bir reklam mecrası olarak internet


Tanınmış bir marka, yakında piyasa süreceği ürünle (hizmetle) ilgili olarak bir tanıtım kampanyası için hazırlanıyor. Yeni dönemde, televizyon, outdoor uygulamalar, radyo, dergi ve gazete mecralarının yanında interneti de kullanmaya karar veriyor. Marka, daha önce gerilla pazarlama yöntemleri de dâhil olmak üzere gerekli olan tüm alternatif pazarlama araçlarını da devreye alarak çok sayıda tanıtım gerçekleştirmiştir. İlk kez kullanacakları bu mecra ile ilgili olarak yapılması gerekenin ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Marka yöneticileri internette kullanacakları araçları düşünmeye koyuluyorlar. İnternette reklam çalışması da neredeyse saydığımız tüm diğer mecralar için yapılan çalışmalar gibi dikkat, yaratıcılık, planlama, ajans ve bütçe gerektirmektedir. Yapılacak kampanyanın internet dışı mecraları için düşünülmüş her fikir internet mecrası için uygun değildir. Bu nedenle internette de uygulanması kolay fikirlere öncelik verilecektir. Bu fikrin banner çalışması, iletişim dili, micro sitesi, advergame’i, sosyal ağlara, video ve fotoğraf paylaşımına uygunluğu, bloglarda konu edilebilirliği, viral bir pazarlamaya dönüşmesi için anlaşılabilirliği ve ilginçliği üzerine günlerce düşünülecektir.

Yazının devamı için lütfen tıklayınız.

Adem ile Havva (L'animateur)

Category:


Kaynak

İyi ki doğdun...

Category:

Hastanelerin sadece hüzünlü haberlerin verildiği yerler olmadığını öğrendiğim tarih 1.12.2004. Doğumhaneden bir hemşirenin kucağında miniminnacık bir kız çocuğu geçmişti gözlerimin önünden. İlk gördüğüm an yüreğimin "baba" olmanın mutluluğu ile dolduğunu hatırlıyorum. Hemşire bazı testler için topuğundan kan almak için ağlamasına aldırmadan uğraş verdiğinde ise hemşireyi dövmemek için odadan ayrılmıştım sonrasında. Betüş (Hande Betül) büyüyecekti şimdi gözlerini açtığı andan itibaren babasının biricik kızı olarak. Bugün 4. yaşını bitirdi kızım. Kendisine göre abla oldu artık. Bugün pastasını üflerken, elimi tutmadan koşmak isterken, sinemaya gitmek için yanıp tutuşurken, O'nunla miniş oymamam için ikna konuşması yaparken (ama baba minişlerim de seni çok özlemiş cümlesi ile) O'nu ilk gördüğüm anı asla unutamayacağımı anladım. Zira O ne kadar büyüyor olursa olsun hep küçücük olacak elleri avuçlarımda. Gözyaşlarına sebep olan herkese düşman olacağım. Baba olmanın huzuru beni daima mutlu edecek.

O'nunla kitap okumaktan, sohbet etmekten ve yanında olmak için çırpınmaktan asla vazgeçmeyeceğim.

"Seni çok seviyorum baba" cümlesini duymak için hiç ölmemek isterdim.

Seni çok seviyorum kızım

İyi ki doğdun!...

Yazıya dair ff linki için tıklayınız.

Babaolmak.com' u ziyaret ettiniz mi?

Related Posts with Thumbnails