Kağıttan uçak yaptım.

Category:

Imam Baildi - O Pasatempos by nacrugu

Boş sayfalara ne yazılır bilmiyorum. Öğrenmekte istemedim hiç. Kitapları cümlelerle dolduranlara da hayranlıkla bakmadım. İnsanın yazmak için bir hikayeye ihtiyaç duyduğunu da düşünmüyorum. İnsanın yaşamak için ihtiyaç duyduklarını yazmasını da anlamıyorum. Boş kağıtlar boş kalmalı.

Boş kağıt demişken kağıttan uçak yapma sanatı konusunda ki uzmanlığıma da değinmeden geçemeyeceğim. Dünya rekoru 22 saniyenin üzerindeymiş bir kağıttan uçağın havada kalma süresi itibariyle. Ben 10 saniye süre havada kalabilen uçak yapabiliyorum. Sanıyorum bu konuda çok fazla insandan daha iyi olduğumu kanıtlıyordur bu.

Kanıt demişken kanıtlamak istediğim bir başka şey daha aklıma geliverdi birden. Kuşlar kanatları olduğu için değil, uçmak zorunda olduklarını anladıkları için uçarlar. Bu sebeple doğar doğmaz uçabilecekleri halde uçamazlar. Ne zaman ki açlıklarını gidermek için uçmaları gerektiğinin farkına farırlar o zaman uçarlar. Kanatları onlara sadece ihtiyaç duydukları anda yardım edebilir. Ve bir kere uçmayı başardıklarında artık hep uçarlar.

Uçmak demişken aklıma benim ilk uçma deneyimim geldi. "Check in" için sırada beklerken ellerimin ne kadar çok terlediğini ve bu deneyimi daha önce yaşamadığım için yukarıda olma hissinin neye benzeyeceğini tanımlayamadığım o anlar. İçimden sürekli uçmama gerek yok, gideceğim yere karadan da varabilirim diyordum. Ama diğer yandan da bu deneyimi yaşamak için kendimi zorluyordum. Uçacaktım. Ne pahasına olursa olsun uçmalıydım. Uçtum. Kendimle savaşımı kazandım.


Kendimle savaşım demişken başka bir savaş akılma geldi hemen. İnsanın yaşamak için verdiği savaş. Kim bilir kaç cephede sürdürdüğü savaş...Kendi iradesi ve kararı olmadan geldiği dünyada önüne konulanlarla, önünde olması gerekenlere duyduğu arzuyla, önünde olmasını istediklerinin başka diğer insanların önünde olmasıyla yaşadığı dramatik kıskançlıkla, etrafını saran kendisinin istemediği kurallar ve sunulanlarla çelişen iç dünyasıyla, belli belirsiz gördüğü hayallerin gerçek olması için girdiği yolla...Bu savaş için açılan cephe sayısını söylemek çok zor. Aslında kısacık ömrü için bu kadar uzun uzadıya düşünmekten vazgeçerek var olmasıyla olmaması arasında ki tek farkın “ego” su olduğunu bilse insan, kuşandığı ve taşımak zorunda kaldığı onlarca silahı bir kenara atıp rahatlayacak.

Silah demişken aklıma bir filmde gördüğüm keskin nişancı geldi. Kilometrelerce öteden, rüzgarın yön ve hızını da hesaba katarak kimsenin vuramayacağı hedefleri hatasız vurabiliyordu. Ancak bu kadar uzağı keskin nişan alma yeteneği ile gören gözleri hemen yanıbaşında kurulan acemice hazırlanmış tuzakları görememişti. Gördüğü tek şey taa uzaklardı.

Taa uzaklar demişken uzaklarda kalan bir özlemimi hatırladım. Çocukluğumu...Dönüp baktığımda bile göremediğim ardımda bıraktığım kendimi. Unuttuğum ve unutmaktan mutsuz olduğum anne kuzusu zamanlarımı. Hatırlayabildiğim en eski anımın ne olduğunu sordum kendime bu sabah. Babamın beni bir oyuncak dükkanına götürüp dilediğimi alabildiğim bir alışverişi hediye etmesiydi. 4 ya da 5 yaşlarındaydım. Demek ki yaklaşık 26 yıldır yaşıyorum. Hayır 26 değil. “İnsan ne kadar süre yaşadığı ile değil, ne kadar anlamlı süre yaşadığı ile eş değer olarak yaşını ifade etmeli.” sözünü daha bu sabah okudum. İşte şimdi hesaplamak daha da zorlaşıyor yaşımı.

Zor demişken çok daha zor bir şey gördüm yaşarken. Yalnız kalmak...Yalnızlık dünyadaki en acımasız işkence. Bu sebeple mahkumlar için tek başlarına kaldıkları hücreler, zindanlar yaptırılmış yüzyıllarca. İnsanı yalnızlığa mahkum eden insanlar varmış.

Boş kağıt sayfalarından uçak yapıp, uçmayı bilmeyen sayfalara uçmayı öğretmeye çalıştım yıllarca. 10 saniye için bile olsa yeryüzünün üzerinde süzülebiliyorlardı. Uçmaya ihtiyaçları olup olmadığını sormadım. Fırlattığım gökyüzü ile savaşacak tek silahları cılız yapılarıydı. Taa uzaklara gitmeyi isteyebilirlerdi belki ama o kadar uzağı sadece görebilirlerdi gözleri olsa. Ama asla gidemezlerdi. Düştüklerinde yerden almadım. Orada öylece kaldılar. Geriye dönüp baktılar belki. 10 saniyelik ömürlerinde 10 saniyeyi de anlamlı geçirmiş oldukları için 10 saniyelik yaşlarını mutlu geçirdiler.

Yalnız kaldıkları andı asıl onları deli eden.

fotoğraf

Comments (3)

Çok beğendim bu yazını.

Hatta beğendim deyince aklıma kullandığın "daldan dala sistemi"ni ne kadar beğendiğim ve hiç utanmadan aynı sistemle birşeyler yazmaya çalışacağımı da hatırladım.

Çalışacağımı demişken, arka fonda çalan müzik de çok hoş oldu ve nasıl ayarladın bilmiyorum ama benim yavaş okuma hızıma rağmen şarkı tam ben okumayı bitirdiğim anda bitti. Çok başarılı!

Başarılı deyince de aklıma sen geldin!

Tebrikler! =)

Tebrikler demişken...

Yorumun yazımdan daha güzel olmuş mu desem bilemedim ki Fatih:) Çok teşekkür ederim. Yazılarına yorum bırakmadığım için utandığımı da hatırlatmış oldun.

Sevgiler.

rica ederim. yorumun için de çok teşekkür ederim. ;)

Related Posts with Thumbnails