Bir gece

Category:

Sevgili arkadasim Muammer beni bloguna konuk yazar olarak davet ettiği andan beri düşünüyorum ne yazabilirim diye? Kendi bloguna yazmak gibi değil tabi. Konuk adı üstünde, belli ki konuk odasında ağırlanacaksın, pijamalarınla yazamazsın.

Yazıyı düşünüp dururken dün gece, bir film izledim. Charlie Sheen oynuyordu başrolde. Pek öyle bayıldığım bir oyuncu olmamasına rağmen (babasını da sevmezdim), yorgunluktan ve tembellikten kendimi bıraktığım kanapeden kımıldamadan, bu çok şey ifade etmeyen 2001 yapımı, Good Advice adlı filmi izledim sonuna kadar.

Amerikan yapımı popcorn filminde Charlie zengin, yakışıklı, güzel popolu (filmdeki kadınlar ona karşı mütemadiyen böyle bir taciz içindeler) hırslı bir borsacıdır. Sosyal statü olarak kendisinden üstün olanlara yağcılık, olmayanlara ise alaycılıkla yaklaşmakta onları aşağılayarak korkunç espriler patlatmaktadır. Sevgilisi, tam istediği gibi, aptal, güzel sarışın, dert kosesi yazaridir bir gazetede. Sevgilisi vardır olmasına ancak bu Charlie'nin kocasıyla golf oynadığı bazı güzel hatunların da gönlünü eylemesine engel teşkil etmemektedir. Böyle doğal bir yaşam döngüsü içinde, karılarının yatağından çıkıp, kocalarıyla golf oynarken aldığı tiyolarla borsada milyon dolarlarına milyonlar katmak motivasyonundadır.

Ancak duruma uyanan kocalardan biri intikam için yanlış bir tüyo verir Charlieye. Charlie'nin hayatı altüst olur, işini, bütün parasını, müşterilerini, ve itibarını kaybetmesiyle kendisini sefil, zavallı bulduğu insanların yaşadığı bir mahallede bulur. Sığ, duyarsız ve de bahtsız Charlie bir dizi olaylar neticesinde insanları görmeye ve bencilliginden siyrilmaya baslar. Iyi olur yani. Ve karisiyla birlikte oldugu adamdan intikam alir o da. Charlie'nin mutlu bir hayati olur.

Simdi tam da bu noktada bu yaziyi yazmama neden olan durumu farkettim birden. Charlie'nin sığlık ve bencilliginden arinmasi, diger adamdan intikam almasini hak kilar. Oyle midir gercekten? Yani zaten bulunmasi gereken niteliklere kavustugu icin erdemli mi olmustur Charlie (insan)? Diger adamin Charlie'ninki kadar populer bir poposu olmamasi durumu adamin aldatilmasini hakli mi cikarir? Iyilik ogutlerken mutlaka salt kotulerle mi kontrast yapmaliyiz? Herkesin icinde hem iyilik hem de kotuluk yok mudur? Bunlari zaten isimize geldigi sirayla, belli kisisel gerekcelerle icimizi rahatlatarak ortaya cikarmiyor muyuz? Insanlar yalniz degil midir? Sabun köpügü arkadasliklarla zaman oldurmez mi gunumuzun bencil insani? Bir digerinin problemini kac kisi gercekten hisseder icinde? Kac kisi dostuyla empati kuracak kadar zaman ayirir iliskisine?

Bu ve benzeri sorularla uyudum dun gece. Ve birden aklima bir fikir geldi. Yok öyle süper parlak bir fikir degil. Ama fikir iste. anlatderdini diye bir blog acma fikri. bu. Esimizle, ailemizle, sevgilimiz, dost ve arkadas cevremizle paylasmaya Üşendiğimiz, çekindiğimiz, vakit ayırmadığımız ama enerjimizi çalan soru, sorun ve bir adım ötesi dertleri anlatıp, gerektiğinde uzman görüşü alabileceğimiz bir blog olsa diye düşündüm. Saklı kimliği ile yazsın kim aklında ne varsa. Saklı kimlikli yazarlar da ortak olsunlar dertlerine. Farklı bakış açılarından fikir versinler. Profesyonellere danışalım gerektiğinde. Onların görüş ve önerilerini de ışık tutsun derdimize. Ve aldım adresi. Bakalım neler olacak?

Heyecan icinde bekliyoruz "zeynepalguller@gmail.com" adresine ilk maili atacak olanı.

İlginizei, sevginizi, yorumlarınızı eksik etmeyeceğinizi umduğum blog adresi: http://anlatderdini.wordpress.com/

Sevgiler,

Ebru Baranseli
Grafik Tasarımcı/Öğretim Görevlisi

Comments (0)

Related Posts with Thumbnails