17 Ağustos vesilesi ile Deprem

Category: , ,

Konuk Yazar : Jeo. Müh. Berivan Özbay

mothandmoth notu : 17 Ağustos depremini bilimsel bir deprem yazısı ile anmanın çok daha anlamlı olacağını düşündük. Sevgili Berivan' a çok teşekkür ederiz.

Deprem, levha sınırları ve aktif sismik bölgelerde kilometrelerce derinlerde meydana gelen yer hareketidir. Levha sınırları olarak adlandırılan kıtasal ve okyanusal kabukların birbirine göre hareketleri sonucunda oluşan depremlerin büyüklüğü Richter ölçeği ile ifade edilir. Depremin şiddetinin ölçülebilmesi açısından, yerin sarsılması, deprem karşısında insanların verdikleri tepkilerden ya da binalarda meydana gelen hasarlardan çok daha doğru bir ölçüdür. 1'den 9'a kadar numaralanan Richter ölçeği logaritmik bir ölçektir, yani bir depremin etkileri, ölçeğin derecesi ile birlikte artar. Ölçekteki her birlik bir artışa karşılık, yer sarsıntısında 10'un katları şeklinde artan bir büyüklük söz konusudur. Yani 5 şiddetine kadar çok hasar vermeksen 5 den sonra ciddi tahribatlara yol açabilir.

5- 5,9 ufak çaplı atom bombası etkisi yaratır, insanlar tarafından hissedilir, bacalar ve mobilyaların devrilmesine neden olur.

6- 6,9 büyük çaplı atom bombası, sahil kenarlarında Tsunami görülebilir, hissedilmemesi söz konusu değildir. Evlerde yıkılma görülebilir.

7- 7,9 göktaşı çarpması gibi de hissedilebilir. Deprem merkezi ciddi hasar görür. İnsanların şok ve panik içinde davranmasına yol açar.

8- 8,9 büyük bir yıkım, ev içinde ve dışında ölüm tehlikesi demektir.

9 ve üstünde ise insan eliyle yapılmış her şey yıkılmış demektir. Tektonik levhalarda kırılma ve kayma meydana gelir. Kıyamet olarak da adlandırılabilir. 24 Aralık 2004 Sumatra depremi 9,5 magnitüdlü olarak kayıtlardadır.

Yerkürede oluşan yıkıcı depremlerin büyük kısmı faylarla ilişkilidir. Eğer bir kırığın iki tarafındaki kayaçlar birbirlerine göre gözle görülür miktarda hareket etmişlerse bu kırığa fay adı verilir. Fayların boyutları birkaç cm den birkaç bin km ye kadar değişebilir. Fayların boyu depremin büyüklüğü ile logaritmik olarak orantılıdır. Büyük ve sığ depremlerde yeryüzünde görülen fayın boyu yüzlerce km ye erişebilmektedir. Örneğin 1939 Erzincan Depreminde oluşan fayın boyu 360 km olup üzerinde en büyük yer değiştirme ise 750 cm olmuştur.

Birçok fiziksel olguda olduğu gibi depremi tanımlamak için de bazı parametreler kullanmaktayız. Bu parametreler geleneksel anlamda 4 tanedir. Bunlar depremin oluş zamanı, episantr (üst merkez) koordinatı, hiposantr (odak, iç merkez) derinliği ve büyüklük olarak tanımlanır.

Depremin oluş zamanı; fiziksel anlamda oluş zamanı fay üzerinde ilk kırılmanın olduğu andır. Depremle ilgili araştırmalarda depremlerin tarih ve GTM (Greenwich saati) ye göre oluş zamanının belirlenmesi istenir. Odak noktası; depremi oluşturan ilk kırılmanın başladığı yeraltı noktasına depremin odak noktası ve bu noktanın yeryüzüne olan derinliğine de odak derinliği denir. Kırılma bu noktadan sonra sürer ve tüm fay üzerinde yayılmaya başlar. Depremleri odak derinliklerine göre 3 sınıfa ayırabiliriz.

Sığ depremler 0- 60 km derinliklerde olan depremlerdir. Orta derin odaklı depremler ise 60- 300 km derinlerde olur. 300 km den daha derin odak derinlikli depremler derin depremler olarak adlandırılır.

Ülkemizde iki fay kuşağı yer almaktadır. Bunlar Kuzey Anadolu Fay hattı (KAF) ve Doğu Anadolu fay (DAF) hattıdır. KAF batıya doğru saat yönünün tersine doğru dönen Anadolu levhası ile ona göre stabil sayılan kuzeydeki Avrasya levhası arasındaki sınırı oluşturmaktadır. KAF ın Türkiye boyunca kat ettiği mesafe 2000 km ye yakındır. Bu fay zonu Karlıova (Bingöl)’dan Yunanistan topraklarına kadar uzanmaktadır. Yapılan ölçümlerde KAF ın yılda 23± mm hareket ettiği bilinmektedir.

Hepimizin yakından tanık olduğu 1999 yılı içinde yaşadığımız iki büyük depremden ilki olan 17 Ağustos 1999 İzmit depremi, Kuzey Anadolu Fay zonunun Marmara Denizi içine doğru uzandığı batı ucunda meydana gelmiştir. 17 Ağustos depremi KAF boyunca bu yüzyılda meydana gelmiş olan ve batıya doğru kayan depremlerin yedincisidir. Bu dizedeki depremlerin aralarındaki zaman 3 aydan 32 yıla kadar değişmiştir. 1939 yılında başlayan bu depremler dizisi süresince fay zonunun 1000 km si kırılmıştır. Bir deprem meydana geldiği faydaki stresi azaltsa da çevresindeki fayların stresini arttırmaktadır. 17 Ağustos depremi batıda Hersek’ten, doğuda Sapanca gölünden geçerek Düzce’ye kadar olan faylar boyunca karada deformasyonlara sebep oldu. 7.4 büyüklüğüne sahip olduğu hesaplanan deprem sonucu hareket etmeyen fakat bölgede değiştirdiği gerilim dağılımı sonucu etkilenen alanlardan Düzce de 12 Kasım1999 tarihinde 7,2 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi. Gerilimin artmasına neden olduğu bir diğer alan olan Marmara denizi içindeki faylar da araştırmacılar tarafından muhtemel deprem beklenen alanlardan biri olarak görülüyor.

Depremlerin önceden tahminine gelince bilimsel olarak bu durum mümkün olmamıştır. Fakat sıcak ve mineralli su kaynakları genellikle derin dolaşımları nedeniyle oluşabilecek bir depremin önceden belirlenmesi için diğer verilerle birlikte dikkate alınması gereken önemli unsurlardan biridir. Deprem kuşağındaki Çin ve Japonya gibi birçok ülkede bu kaynaklardaki değişimler takip edilmektedir. Bu kaynaklarda deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında değişiklikler oluşabilmektedir. Bunlar bulanıklık, koku, renk, tat, sıcaklık, debi değişiklikleri, yeni kaynak oluşumları ve kimyasal olarak iyon ve gaz değişimleri şeklinde görülebilmektedir. Ciddi biçimde gözlem yapılarak uzun vadede sonuç alınabilinmektedir.

Doğal afetleri yaşamamız kaçınılmaz bir gerçek, önemli olan ciddiyetini fark etmek ve malımızı değilse de canımızı en az hasarla kurtarabilmek...

Comments (0)

Related Posts with Thumbnails